Özel Bir Teknoloji Firmasında Çalışan Kocasını Güpegündüz Aldatan Sürtük Kadın; Yatak odamın kapısını yavaşça araladım. Başımı dışarıya çıkarıp sessizliği dinledim. Çıt yoktu evin içinde… Holdeki duvar saatine gözüm ilişti. Gece yarısı olmak üzereydi. Elimde boş su bardağıyla, parmaklarımın ucuna basa basa holde ilerledim. Kapının altından ışık sızıyordu.

Uyumamıştı. Bir an durdum. Yanlış yapıyordum. Yapmamalıydım. Odama geri dönmeliydim.

Yapamadım. Şeytan dürtüyordu beni… Altından ışık sızan kapının önünde eğildim. Yüreğim ağzımdaydı sanki… Kalbimin atışları içeriden duyulacak sanıyordum. Nefesimi tutuyordum. Anahtar deliğine gözümü uydurdum. Can… Ah… Kapının karşısında duran koltukta oturuyordu. Çıplaktı Can… Çırılçıplak…

Bir elinde tuttuğu kağıda, fotoğraf sanırım, ona bakıyor dikkatli dikkatli… Yanında banyodaki beyaz vazelin kutusu, kapağı açık… Diğer eli sikinde…

Vazelin sürmüş siki… Tavandaki beyaz ışığın altında pırıl pırıl parlıyor… Elleri de kremli… Kaygan parmaklarının arasında hapsettiği muhteşemi bir görünüp bir kayboluyor.

Abartmayayım ama, nerdeyse yirmi santim var çocuğun aleti… İnanamıyorum, gözlerimi kırpıştırıp tekrar bakıyorum. Harika bir şey… Kocamın Doeda.one sitesinde ki pornocu heriflerle yarışır, geçer bizim on sekizlik oğlan… Yavaş yavaş inip kalkıyor eli… Sıvazlıyor hiç acele etmeden… Okşuyor boydan boya…

Mahallenin spor salonunda şişirdiği kaslarıyla, tüysüz, gergin vücudu göz alıcı… İştah açıcı… Geniş omuzları, şişmiş pazıları elini hareket ettirdikçe kasları oynuyor sürekli… Yutkundum.

Sarı uzun saçları gözünün önüne düşmüş başını fotoğrafa eğince… İçimden gidip yakışıklı piçin saçlarını düzeltmek geliyor. Aklımı başımdan alıyor görüntü… Daha neler yapmak istiyorum ama…

Elimi çaresizce apış arama attım. Külodum ıslanmış bile… Parmaklarımı içeriye soktum. Yarak diye kıvranan am dudaklarımı okşamaya başladım. Can içeride, ben dışarıda kapının önünde, çaresizce kendimizi okşuyoruz, mastürbasyon yapıyoruz.

Çaresiz… Kocamın yeğeni Can… Abisinin oğlu… Akrabam… Gül yengesiyim ben onun… Ah… Yengem benim… Yakışıklım… Erkek güzelim… Kasıklarım yanıyor onu izlerken… Siki ne kadar güzel görünüyor… Offf… O sikini içime sokması için neler verirdim neler…

Çaresizce bir parmağımı içime salıyorum onun yerine… Yetmiyor, yanına ikinci parmağımı da sokuyorum. Can içerde sikini aşağı yukarı sıvazlarken, benim parmaklarım da ıslak amımın içinde gidip geliyor.

Parmaklarımın yerinde onun sikinin olduğunu hayal ediyorum. Beni siktiğini… O güzel sikini amıma soktuğunu… Öyle bir zevk ki duyduğum… Dudaklarımı ısırıyordum. İnlememek için, sesimi duymaması için… Baş parmağımı da klitorisime sürtüyordum aynı anda…

Artık dayanamadım, boşalmaya başladım. Kapısının önünde diz çökmüş vaziyette, üzerimde geceliğim, elim külodumun içinde, parmaklarım amımda, gözlerimi kapatıp uzun uzun orgazm oldum.

Neden sonra kendimi topladım. Anahtar deliğinden son bir kez baktım. Hala sikini okşamaya devam ediyordu, boşalmamıştı. Kapının önünden ayrıldım, kendimi yatak odasına, yatağıma attım.

Kocam teknoloji firmasının eğitimi için Almanya’ya gittiğinden beri yalnız yatıyorum kocaman yatağın bir kenarında, sırtüstü uzanıp gözlerimi kapadım. Ellerimle vücudumu okşamaya devam ettim. Amımı okşayıp sıktığımda az önceki orgazmın kırıntılarını yakalamayı umdum. Hazla iç geçirdim.

Gözümün önünde Can’ın avuçlarının içindeki kobrası dans ediyordu adeta… Aramızda yedi yaş vardı, küçüktü daha… Ama elinde sıvazladığı o güzel gencecik yarak kocamandı.

Kocamın sikini hatırlamaya çalıştım. Yok canım, bununla yarışamazdı kocamınki… Ortalama bir şeydi işte… Zevk veriyor muydu, evet, veriyordu. Ama Can’ın siki gibi gözlerimi açtıracak, iştahımı açacak kadar değildi.

Haftada bir yorganın altında elini üstüme attığında anlardım canının am istediğini… Bacaklarımı aralardım, kocam üstüme çıkar, gidip gelirdi. Boşalana kadar… Şansım var da eğer biraz uzun dayanırsa, ben de onunla beraber şöyle bir titrerdim, ne olduğumu anlamadan biterdi sevişmemiz…

Eh, on yaş fark vardı aramızda… Beni 18 yaşımda gelin aldıklarında kocam 28 yaşındaydı. Ağır işlerde çalışır, eve geldiğinde kolunu kaldıracak hali kalmazdı. Beş sene sürdü bu… Sonra Almanya işi çıktı. Kağıt üzerinde boşandık. Biriktirdiğimiz tüm parayı alıp kapağı Almanya’ya attı.

Orada oturma izni alabilmek için bir Alman kadınına dünyanın parasını verdi, nikah kıydı. İşi güzeldi. Güzel para kazanıyor, eve bol bol para gönderiyordu. Hiçbir ihtiyacım, yoksunluğum kalmamıştı artık. Erkeksizlikten, seks ihtiyacımdan başka…

Haftalık olağan sevişmelerimizi bile mumla arar olmuştum bir süre sonra… Genç yaşımda kağıt üzerinde de olsa dul kalmış, yapayalnız bir kadın… Kocamın büyük abisi var sadece aile olarak, onlar da bir süre sonra işleri nedeniyle göçmek zorunda kaldılar.

İmdadıma oğulları Can yetişti. Üniversiteyi kazanmıştı, kalacak yer arıyorlardı. Benim yanımda kalmasını kocam önerdi, ısrar etti hatta… Niyetini biliyordum, yeğeni sayesinde beni kontrol altında tutacaktı hesapta… Boynuzlamaya, aldatmaya kalkacak olursam haberi olacaktı.

Ama niyeti ne olursa olsun, sesimi çıkarmadım, kadın başıma yapayalnız koca evde kalmaktan bıkkınlık gelmişti artık… En azından bir ses, bir nefes olurdu evin içinde, bana da iyi gelirdi.

Gerçekten beklediğim gibi, Can geldikten sonra hayatım renklendi. Neşe geldi, hareket geldi, ses geldi. Yakışıklıydı piç… Durmadan arayan, eve gelen arsız, azgın kızlar… Gece kız peşinden koşmasın, başı belaya girmesin diye kendi çocuğummuş gibisinden tembihlemeler, daha neler neler… Sıkıntılarım büyük oranda geçti.

El üstünde tutuyordum oğlanı… Canı ne isterse pişiriyordum, ne isterse alıyor, yapıyor, çatıyordum. Harçlığı, ihtiyaçları, okul harcı, minik kaprisleri…

Bilgisayar lazım, anında… Okula motorla gideyim, hemen… Ehliyet alsam yenge, derhal bebeğim, amcana söyleyelim hemen… Hayatımın ekseni olmuştu çocuk, şımarttıkça şımartıyordum. Okuldan dönüşünü dört gözle bekliyor, etrafında pervane oluyordum. Mutluydum o yanımda olduğu için, hayat doluydum.

Sonra sonra, yavaş yavaş değişti Can… Durmadan arayıp soran kızlar yavaş yavaş azaldı, sonunda yok oldular. Soramadım ama merak da etmeye başladım ne oluyor bu oğlana diye… Geçici bir dönem mi geçiriyor, birine aşık mı oldu?

Bir değişiklik de, bana bakışları bir garip olmaya başladı… Evin içinde normal olarak diz üstü etekler giyiyordum, öyle rahat ediyordum. Sıktığı için sütyen giymezdim pek… Yaz sıcağında askılı tişörtler, bluzlar, atlet şeklinde bol kesimli üstler…

Dalmış televizyon izlerken başımı çeviriyordum, bana bakarken yakalıyordum Can’ı… Telaşla çeviriyordu başını… Hınzır, açılan bacaklarıma bakıyordu sürekli… Önünde eğilip kalkarken, ev işi, temizlik yaparken bakışlarını üstümde hissediyordum.

Aldırmadım. Genç delikanlı… Benim evlenmeden önceki kızlık halimi hatırladım. Ergenlik dönemi, ateşi üstünde, dumanı tütüyor, kalkmış sikini sokacak duvar kovuğu arıyordur diye düşündüm, hoş gördüm. Bakarsa baksın çocuk, kendimi kasacak, çarşafa girecek halim yok ya…

Ben aldırmadıkça Can’ın bana bakışları aynı şekilde devam etti. Banyoya, tuvalete kapanıp dakikalarca çıkmıyordu. Ne yaptığını bilmek için kahin olmaya gerek yok elbette… O ilk zamanlardaki neşeli, kıpırdak Can gitti, yerine düşünceli, suskun, yengesinin bacaklarını dikizleyen, meme görmek için taklalar atan Can geldi.

Hele mahalledeki spor salonuna yazıldıktan sonra gösterdiği gelişim… Şişen kaslar, pazılar, geniş omuzlar, üçgen vücut, dar kalça tipinin günden güne daha da belirginleşmesi… Kaslarını geliştirmek için protein ağırlıklı beslenecekmiş, özel yemekler pişirtiyor, etler, tavuklar, yumurtalar gırla gidiyor.

Eh, proteinler kaslarına yaradığı gibi başka yerlerine de yaramaya başladı sanırım. Ara sıra pantolonun önünün baya kabardığını gördüm. Bakmamaya çalışıyordum ama görmem için de sanki özel gayret sarf ediyordu köpek… Dar pantolonlar, şortlar, kolsuz atletler…

Offf… Lanet olsun, bu kadar yakışıklı olmak zorunda mısın bu yoksunluğumun, açlığımın içinde kerata çocuk? Çölde susuzluktan ölmek üzereyken, pınarın yanında su içmeden oturmak gibi bir şey bu yaşadığım… Güldür güldür su akıyor, ben susuzluktan kurumuş dudaklarımla suya bakıyorum.

Tamam, kocamın yeğenidir, akrabadır, aramızda yaş farkı vardır, küçüğümdür ama, bir yere kadar… Ne olmuş? Kocamla benim aramda da on yaş fark var. Yaşı 28 iken, 18 yaşında çıtır kızı koynuna almakta sakınca görmemişti beyefendi…

Şimdi ben de aramızda yedi yaş fark var diye… Evde azmış erkek kedi gibi peşimden dolanan bu çıtır adamı yesem… Kocamın beni yaptığı gibi… Ohh…. Kör şeytan…

Hayır, niyetinin ne olduğunu bilsem… Bakıp duruyor bana… Baka baka sikini kaldırıyor. Sonra da gidip banyoda odasında mastürbasyon yapıyor. Amacı ne? Beni otuz bir hayallerinin malzemesi yapmak mı sadece? Nedir?

Ahh, şeytan… Kör şeytan… Durmadan fısıldıyor kulağıma… Dürtüyor beni…

“İki senedir yarak görmedin, içine almadın, yemedin, yalamadın kızım” diyor. “O sana bakıyorsa, sen de ona bak. İlik gibi oğlan… Süt mısır… Bak, banyoya girdi, çekmeye… Git dikizle sen de… Kremi şampuanı boca etmiştir yarağının üstüne, asılıyordur şimdi… Oof… Küvetin içinde, köpüklerin arasında, kaygan kaygan, pırıl pırıl parlıyordur şimdi o kasları… Hadi git… Röntgen yap… O senin bacaklarına bakarken iyi mi? Sen de onu seyret…”

Başımı sallıyorum iki yana, uzaklaştırıyorum şeytanı, gitmiyor ama… Dürtmeye devam ediyor namussuz,

“Soyun sen de… Çırılçıplak… Dal içeriye… Şaşırsın kalsın alık… Aptal aptal baksın sana, çırılçıplak vücuduna… Kaymak gibi amından memelerine süzsün seni… İnsan yengesine baka baka asılır mı? Ver cezasını… Küvete gir, yanına, ılık suyun içine uzan… Köpüklü köpüklü… İkiniz de çıplak, kaygan, ıslak… Oohhh… Ne yarak vardır o kaslı vücutta kızım… Sabaha kadar siksin seni… Sabah kalksın, geceye kadar… Kaldırsın diksin, yatırsın siksin seni… Sike doyursun…”

Eh, sonunda dayanacak gücüm kalmadı. Ben de şeytana uymaya başladım, ne yapayım…

Bol bol açmaya başladım kendimi… Etek boylarımı kısalttım biraz daha… Dekoltelerim genişledi, koltuk altı kesimleri büyüdü giysilerimin… Neremden baksa bir şey görüyordu oğlan… Kah ortası ıslak külodumu görüyordu aralanmış bacaklarımın arasından… Kah koltuk altımdan memelerimi, uçlarının nasıl kabarık olduğunu…

Onun röntgenciliğinden iyice zevk almaya, tahrik olmaya başladım. O sikini kaldırıp banyoya koştukça ben de tahrik oldum. Sonunda röntgenciliğe döktüm işi…

İşte böyle… Bu gece de zirve yaptım. Onu düşüne düşüne yatakta yaptığım mastürbasyon olayını banyonun kapısında, onu seyrederken kendimi parmaklamaya, dizlerimin üstünde ona baka baka boşalmaya kadar vardırdım.

Gözlerim kapanıyordu artık… Boşalmanın verdiği rehavetle hafiflemiş, huzur bulmuştum. Bakalım neler olacak, bu işin sonu nereye varacak diye düşüne düşüne uykuya daldım.

Ertesi sabah Can okula gidince odasına daldım. Pek girmezdim odasına… Kendisi toplar, kirlileri kendisi getirip verirdi. Her tarafı elden geçirdim. Çamaşırların altına gizlenmiş birkaç porno dergi… Çekmecenin birinin dibinde üzerinde sikiş resimleri olan İngilizce bir dvd…

Bingo. Sonunda tek kişilik yatağının altında buldum aradığımı… Hazine gibi saklamıştı hınzır… Gece banyoda otuzbir çekerken elinden düşürmediği, ikiye katlanmış büyük resmi açtım. Açar açmaz gözlerim de fal taşı gibi açıldı, kalakaldım.

Resimdeki bendim. Baka baka otuz bir çektiği resim benim resmimdi.

Elimde benim fotoğraf albümlerinin en arkasına attığım, pek göz önünde olmasını istemediğim bir resmim vardı. Kocam arkamda, ben önünde, havuz kenarında poz verdiğimiz, balayı için gittiğimiz otelde çekilmiş, bikinili bir resmimdi.

Çok iyi hatırlıyordum. Yeni evliydik, balayı çiftiydik otelin… Meyve sepetleri, şampanya ikramları, restoranda özel masalar, özel yemekler… Doğal olarak libidomuz tavan yapmıştı. Etrafımızda hep turistler… Üstsüzler, tangalar, bikiniler… Sevişenler, öpüşenler…

Kocam da yanımda götürdüğüm normal mayoları bıraktırmış, minicik bikiniler alıp giydirmişti bana… Etrafına, bana bakıp bakıp azıyor, her fırsatta sikiyordu beni… Benim de canıma minnet tabi… Bayram yapıyordum. O ne isterse uyuyordum.

İşte elimdeki resim o otelde çekilmişti. Minicik bir bikini… On sekizlik memelerim dikilmiş, kocaman, bikini üstü zor kapatıyor. Altı desen başka alem, üçgenimi öylesine örtüyor. Yüksek topuklu plaj terliklerinin içindeki ojeli tırnaklı, halhallı, biçimli ayaklarımın üzerinde yükselen upuzun bacaklarım da göze batıyor. Baygın bakışlar, etli dudaklar, ıslak, omuzlarıma yapışan uzun saçlar… Yeni sikilmiş yeni gelin işte…

O an kesinlikle anladım. Can da benimle sevişmek istiyordu. Ama sanırım amcasının karısı olmam engel oluyordu. Günahkar isteklerini de kendi kendini tatmin ederek gidermeye, bastırmaya çalışıyordu. Elimdeki resme tekrar baktım.

Farkına vardım ki, elimdeki resim değişmiş. Orijinal resim değil bu… Sadece ben varım resimde… Arkamda otuz iki diş sırıtarak poz veren kocamı, koca oteli, kenarlardaki diğer insanları, detayları yok etmiş. Sadece, ama sadece, üstümdeki minicik bikiniyle ben varım koca resimde…

El kadar fotoğrafı büyütmüş, mektup kağıdı büyüklüğünde bir resim olmuş. Renklerle oynamış usta işi… Banu Alkan gibi seksi, canlı canlı, kağıttan fırlayacak gibi poz vermişim. Playboy kızı gibiyim resimde… Tam mastürbasyon malzemesi yani…

Bunu yapabilmek için saatlerce uğraşmıştır kesin… Resmi bu hale getirene kadar vücudumun her ayrıntısını incelemiştir. Bunca zamandır bu resme baka baka otuz bir çekerken, çıplak memelerimin büyüklüğünden, göbeğimin deliğine, ayak parmaklarımın şekline kadar her detayımı ezberlemiştir mutlaka…

Ürperdim. İçim bir hoş oldu. Fotoğrafı aynı yerine koydum, odayı eski haline getirdim. Çıktım.

Fotoğraf olayını Can’ın yüzüne vurmadım. Görmezden bilmezden geldim. Hayatımıza normal devam ettik. Ama o resim de aklımdan çıkmıyordu bir türlü… Can’a baktıkça aklıma geliyordu. O resmime baka baka sikini sıvazlaması, otuz bir çekmesi…

Artık bir şeyler değişmişti benim için… Cin şişeden çıkmıştı. Eski halime dönmem, masum ev kadını Gül olmam olanaksızdı.

Birkaç gün geçti aradan… Bir akşam yine evde otururken Can derslerini bitirmiş, salonda koltuğa uzanmış vaziyette, televizyon seyrediyorduk. Oturduğum koltukta meyve soyuyordum ikimize… Bir ara uzandığı koltuktan kalktı.

“Yenge koltuğa sakız bırakmışsın yaa, tişörtüme yapıştı” dedi.

“Dur sen elleme yengem, dağıtırsın, daha kötü olur… Ben buz falan koyar, temizlerim onu…” dedim.

Aceleyle gidip mutfaktan buz alıp geldim. Geldiğimde tişörtünün kenarını tutmuş, ayakta beni bekliyordu. Dar tişörtü kıvırıp sakız yapışan yerine buzu sürmeye başladım. Tişörtü toplayıp tutan elimin tersi, Can’ın sert karın kaslarına temas ediyordu buzu sürerken…

Yutkundum. Aklıma banyo sahnesi geldi. Terlemeye başlamıştım, içimde, kasıklarımda bir şeyler kıpır kıpır ediyordu. Dudaklarım kurudu. Bariz bir şekilde ellerim titriyordu. Buzu sürtüp duran titrek elimi tuttu bir an… Yüzüne baktım… Bana bir şeyler olduğunu hissetmişti.

“Yenge” dedi fısıltıyla…

Başım dönmeye başladı, yeni gelin gibi heyecan içindeydim çocuğun karşısında… Nefes alış verişlerim hızlanmış, göğsüm inip kalkıyordu, engel olamıyordum kendime…

Yüzüne baktım. Bakıştık. Beş saniye kadar göz göze geldik. O beş saniyelik zaman dilimi içinde gözlerimiz birbirine aslında ne istediğimizi anlatmıştı zaten…

“Efendim Can?” diye yanıtladım yine aynı fısıltılı sesle…

Cevap vermedi. Gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Kendine çekti beni, dudaklarıma yumuldu. Sertçe öpmeye başladı.

Bu konuda tecrübeli olduğu belliydi çünkü harika öpüyordu. Ben elimde eriyip ufacık kalmış buz küpüyle kalakalmış, beni bitiren öpücüğün şaşkınlığını yaşıyordum.

Tam elimdeki buzu yere bıraktım, karşılık vermek üzereydim o ateşli öpücüğe… O anda kocamın yüzü geldi gözümün önüne… Kocam, tabular, yasaklar, değer yargıları… Zorlukla engel oldum isteklerime, kendimi geri çektim. Daha doğrusu çekmeye çalıştım.

Ama Can artık çıldırmıştı. Sakızlı tişörtünü çıkarıp fırlattı ve bir şey dememe kalmadan kalçalarımdan tutup yine yapıştı dudaklarıma… Ben yine geri çekilmeye çalıştım ama bu kez daha güçlü sarıldı, bırakmıyordu. Bense kollarının arasında, çıplak göğsünde ezilerek

“Can ne olur yapma yengem… Yapmamalısın… Yapamayız bunu… Bırak yengem…” diye sayıklıyordum.

Fakat yarım ağızla sayıklamam, çırpınmam onu tahrik etmekten başka bir işe yaramıyordu. Pantolonun önündeki sertliğin kasıklarıma dayandığını hissedebiliyordum. En sonunda çırpınmalarıma sinirlendi ve

“Niye istemiyorsun yenge?” diye hırladı. “Bırak kendini… O kocan olacak şerefsiz yüzünden mi istemiyorsun? Sen buralarda harcanırken kocan Almanya’da karılarla gününü gün ediyor. Sen dul kadın gibi tek başına yaşarken, o evlendiği alman karısının koynunda her gece… Yalan mı?” dedi.

Kendim de inanmadığım halde ikna etmeye çalışıyordum onu son bir hamleyle,

“Formalite o Can, sen de biliyorsun… Almanya’da kalabilmek için evlendi kadınla… Amcanın günahını alma…”

Kollarının arasında sımsıkı sarmış, kendine bastırıyor, çırpınmama engel olmaya çalışıyordu. Acı erkek kuvveti vardı oğlanda, kıpırdamak ne mümkün… Eziliyordum kollarında…

Ohh… Geceler boyu hayal ettiğim şey de bu değil miydi sanki… İtiraz eder gibi görünürken iliklerim eriyordu hoşnutlukla… Kollarının arasında, öpüşmeden, fakat dudak dudağa duruyorduk. Sürekli beni ikna etmek için bir şeyler anlatıyor, ılık nefesi beni kendimden geçiriyordu konuşurken…

“Ah benim saf yengem… Kadının resmini gördüm ben… Amcamdan büyük ama, katana gibi kadın… Nikahı da kıymış Türk erkeğine… Kocanın koynuna girmeden bırakmaz o kadın… Her gece kocanın altına yatıyor, kocan her gece sikiyor o kadını… Kim bilir daha kimleri sikiyor… Sense burada yalnızsın… İki senedir koca yüzü görmedin yenge… Sana da yazık… Bana da… ”

“Ah, Can… Nasıl konuşuyorsun böyle? Can…” diyebildim. “Sen… Sen yeğenisin onun Can… Yapma bebeğim… Yapma bunu bana…”

“Onun yeğeniyim Gül. Senin değil. Kardeşin değilim, oğlun değilim. Kan bağımız yok bizim… Bırak yapayım yengem… Kraliçem benim… Ölüyorum senin için… Bırak kendini… Bana da acı artık… Otuz bir çekmekten iliklerim kurudu… Seni görmeden yapamaz oldum. Ders falan kafama girmiyor artık… Aklımda hep sen varsın yengem… Oh, benim güzel yengem… Seksi yengem…”

Bir yandan konuşuyor, bir yandan aranan dudakları dudaklarımda dolaşıyor, öpüyordu dudaklarımı…

Ne diyebilirdim ki? Haklıydı… Sonuna kadar haklıydı hem de… Ben ondan farksız mıydım sanki? Ve sonunda ben de onun öpücüklerine karşılık vermeye başladım. Can beni kucaklayıp kaldırdı, sırtımı duvara dayadı.

Salonun duvarına dayanmış vaziyette, ayakta sarmaş dolaş dakikalarca öpüştük. Ellerim pazılarında, sırtının kaslarında dolaşıyor doya doya okşuyordum. Duvarla arasında sıkışmış, eziliyordum. Ama hiç şikayetçi değildim bundan…

Can’ın elleri de her yanımda dolaşıyor, tişörtümün üzerinden sütyensiz memelerimi okşayıp sıkıyor, eteğimin altına dalıyor, amımı, her yerimi elliyordu. Ve ön sevişme sırasında ne zaman, neremden elleyeceğini çok iyi biliyordu. Daha on sekizindeydi ama benden, amcasının sikini yemiş, yatağından geçmiş yengesinden çok şey biliyordu namussuz…

Ben karşılık vermeye başlayınca daha da delirdi. Dudaklarımı kemiren dudakları aşağıya indi, boynumu öpmeye başladı. O boynumu öpüp amımı göğüslerimi ellerken, ben kendimden geçmiş şekilde inliyordum. Dizlerim titriyordu heyecandan, zevkten…

Dayanamadım. Ellerimi kemerine götürdüm. Kemerini çözüp pantolonunu ve baksırını çıkardım. Anahtar deliğinden banyoda seyrettiğim kocaman kobra ellerimin arasındaydı şimdi… Gerçekten kobra gibiydi. Yumruk gibi iri başı, kalın gövdesiyle ayağa kalkmış bir kobrayı andırıyordu havaya dikilmiş siki… Damar damar, öpülesi, sevilesi, yalanası…

O da beni soydu ve etek, tişört bir kenara fırlatıldı, sadece tanga külodumla kaldım. Derken beni kalçalarımdan tutup kaldırdı ve kucağında yatak odamıza götürdü, yatağa yatırdı. Sevişmemize yatakta devam ettik.

Deli gibi öpüşüyorduk. Sonra eğilip tangamı kenara çekti, amımı yalamaya başladı. İlk defa yalanıyordu amım… Zevkten dört köşe olmuş, çıldırıyordum. Amımı öpüp yalarken elleri kalçamda deli gibi sıkıyordu.

Bense artık ayıp, günah, ensest, evli kadın tabularını bir kenara bırakmış, sadece geceden zevk almaya bakıyordum.

Kendimden yedi yaş küçük kaslı erkeğin omuzlarında ellerimi gezdirirken, Can da kah külodun yanından amımı yalıyor, kah ağını yukarıya çekiştirip tangamın ayırdığı am dudaklarımı küçük tokatçıklarla deli gibi avuçluyordu.
Bana “Bebeğim… Yengem… Seni ilk gördüğümden beri istiyorum…” diye söyleniyordu.

“Deli çocuk…” diye güldüm inlemelerimin arasında… “Beni ilk gördüğünde on yaşında falandın sen…”

“Erkek olduğumdan beri diyorum yenge… Belime su yürüdüğünden beri… Ohh… Hayallerimin kadınısın sen… Tanrıçamsın… Benim güzel yengem… Seni sikmek için deli oluyordum hep… Hayrandım sana… Ohhh… Artık benimsin… Hayallerim gerçek oldu…”

Can artık o küçük yeğenlikten falan çıkıp, yataktaki güçlü erkek modeline dönüşüyordu. Ben ise kendini tamamen teslim etmiş, evli olduğumu, her şeyi bir kenara bırakmış, bu kaslı erkeğin mezesi oluyordum, seve seve, çılgınca isteyerek… Çıplak göğüslerimi okşaya öpe bir hal oluyor, uçlarını emerken mırıldanıp duruyordu…

“Off… Gül… Harikasın… Seni bırakıp giden kocanın aklına sıçayım senin… Senin, bu güzelliğin kıymetini nasıl bilmemiş o kocan olacak herif…”

“Bırak şu salağı… Bu gece bizim gecemiz aşkım… Sev beni… Okşa… Bu gecenin tadını çıkaralım…”

Sevişmemizin o anında el ele geldik. Hala evlilik yüzüğüm parmağımdaydı,

“Bununla işin yok artık…” dedi ve parmağımdan çıkartıp fırlattı odanın köşesine attı.

“Çıkart bebeğim… Seninim artık… Hadi seviş benimle… İki senenin acısını çıkar… Doyur beni…” dedim inleyerek ve devam ettik.

Can göğüslerimi deliler gibi emiyordu. Benim de ellerim boş durmuyordu. Boynuna sarıldığım adamın kafasını göğüslerime bastırırken, zevkten gözlerimi kapatmış, yıllar sonra tekrar kadın olduğumun farkına varıyordum.

Bir süre böyle seviştikten sonra Can beni yatağa oturttu. Önümde, ayakta bekliyordu. Sıra bendeydi anlaşılan… Seneler önce kocasına hizmet etmiş olan ben bu gece tüm tabuları yıkılmış halde elimi sevgilimin aletinin üstüne koydum.

Yavaş tavırlarla aletini okşuyor, minik dokunuşlarla tapınıyordum adeta… Yavaş yavaş yeni gelin tarzı utangaç tavırlarım gitmiş, önümde duran koca aleti okşamaya başlamıştım.

Yakından bakıyor, güzelliğini gözlerimle içiyordum sikinin… Okşadım, okşadım… Elimi tutup aşağı indirdi, alttan sarkan torbalarına… Onları da okşadım. Sarımtırak tüyleriyle öyle güzel görünüyordu ki…

“Gül, bebeğim. Bu gece senin bu… Hadi ağzına al… Öp… Yala… Ne istersen yap…”

Dediğini yaptım. Önce parmaklarımın arasındaki sikini tutup başını dudaklarıma getirdim, bir öpücük kondurdum. Bir, iki, derken her yerine öpücükler yağdırmaya başladım. Hareketlerim hızlandı. Ağzımı açıp başını ağzıma almaya çalıştım. Başardım.

Yukarıdan beni izlerken kobrasının tadına bakıyordum sevgilimin… Odasındaki porno dergilerde gördüğüm resimleri taklit ediyordum. Aynı böyle yalıyordu orospular… Bu gece ben de onlardan biriydim. Orospu olmuştum. Yarak yalıyor, yarak emiyordum onlar gibi… Başarılı olmuştum herhalde, siki ağzımda ıslandıkça o da inlemeye başladı,

“Ohhh… Gülüm, harikasın sen… Muhteşemsin… Dilin, dudakların bitiriyor beni… Ohhh…” diye inliyordu sürekli…

Onun inlemeleri beni de coşturuyordu. Sularım akıyordu içimden… Başımı iki yandan tutup sabitledi erkeğim, sikini ağzıma sokup çıkarmaya, ağzımı sikmeye başladı. Dakikalarca yaptı bunu…

Geriye çekildiğinde nefessiz kalmıştım, salyalarım akıyordu dudaklarımın kenarından… Eğilip dudaklarımı öptü ıslak ıslak…

“Nasıl Gül? Beğendin mi sikimi? Yemeye hazır mısın bunu aşkım? Yengem… Sikeyim mi seni? Yarrağımı geçireyim mi güzel amcığına bebeğim? Söyle bana…” diye inledi kulak memelerimi yalarken… Başımı salladım onayladığımı belli etmek için…

“Söyle yengem… Başını sallama… Söyle, sikimi istediğini o güzel dudaklarından duyayım…” dedi.

“İstiyorum Can, sikini istiyorum…” dedim hırsla… “Sik beni… Erkeğim benim… Yakışıklım… Herkülüm benim… Sik… Sik yengeni… Doyur… İki senedir yalnız parmaklarım girdi amıma Can… İki sene kendimi okşadım ben… Kimse sikmedi beni… Hadi, sen sik beni… Erkeğim benim…”

Yatağa iyice yatırıp üstüme çıktı bunları söyleyince… Bacaklarımı araladı, dizlerinin üstünde yaklaştı. Tanga külodum üstümdeydi hala… Elini iki yandan geçirip hırsla, güçle çekiştirdi. İncecik dantel kumaş bir anda cart diye yırtılıverdi.

Bir an durup ıslak amımı seyretti bacaklarımın arasında… Gözlerini doyurdu. Sonra eğilip elindeki sikini am dudaklarıma sürttü klitorisimle karışık… Bir daha… Bir daha… Testere gibi am dudaklarımın arasında gidip gelirken gözlerimi kapatmış, zevkten kendimi kaybetmiş, inim inim inliyordum altında…

Gidip gelmeyi bırakıp sikinin başını vajina girişime dayadığında inlemelerim daha da arttı. Tokmak gibi başı girişi zorlamaya, amımı yarmaya başladı. Başımı sağa sola atıyor, zevkten minik feryatlar koparıyordum. O ise sanki nasıl zevk aldığımı görmüyormuş gibi sorup duruyordu bana,

“Nasıl yenge? Güzel mi sikimi yemek? Zevk veriyor muyum sana?”

“Ohhh… Evet yengem… Yengen kurban olsun sana aşkım… Koca siklim benim… Koca yaraklım… Oohhhh… Geçir sikini yengene… Sik beni…”

“Ohh, yengem… Daracıkmış amcığın aşkım… Ben sikmesem nerdeyse kapanacakmış sikilmeye sikilmeye… Ohhh… Çok zevk veriyor amın Gül…” Onun pis konuşmaları beni delirtiyor, zevkten inlerken, bir yandan da

“Terbiyesiz çocuk… Yengenle nasıl konuşuyorsun öyle? Sus bakim…” diye şuh kahkahalar atıyordum altında insafsızca sikilirken…

Daha fazla dayanamadım, kasılmalarım başladığında Can da kıvrandı…

“Yenge… Geliyorum yenge… Çıkayım mı?” diye sorduğunda mutluluk sarhoşu oldum. Beni düşünüyordu gencecik sevgilim… Hamile kalmamı istemiyordu. Boynuna sarıldım, hırıldayarak omuzlarını dişlerken tısladım,

“Gel bebeğim… İçime boşal… Çocuğum olmuyor benim… İstediğin gibi akıt içime… Sonuna kadar… Zevk almana bak sen erkeğim… Yengesini düşünen erkeğim benim… Ooohhhh… Püskürt içime… Akıtt… Aaahhhh…”

İlkinden sonra biraz dinlendik, yeniden başladık. Bu şekilde sabaha kadar seviştik… Yılların açlığını gideriyorduk. İkimiz de defalarca orgazm olduk. Sabah sökene kadar…

Sabah tan ağarıyordu, son defa üstünde zıplarken boşaldık yine beraber… Yorgun argın kucağından inip kendimi yatağa attım. Dinlenmeye çalıştık. Can’la sevişirken anladım ki, kocamla yaptığım şey seks bile değilmiş. Kendimi kandırıyormuşum bunca senedir…

Mutlulukla sırtüstü yatan Can’ın kucağına yerleştim, başımı göğsüne koydum. Uzun saçlarım göğsüne yayılmıştı. Elini uzatıp omuzlarımı, sırtımı, belimi okşarken sordu,

“Nasıl, hoşuna gitti mi meleğim, tanrıçam?” diye sordu. Kedi gibi mırıldandım sırtımdaki okşayan elden hoşnut,

“Hem de nasıl? Hoşuma gitmedi, mutluluktan öldürdün sen beni sevgilim…” dedim mutlulukla… “Çok iyiydin. Kocamın yaşatmadığı zevkleri yaşattın bana… Çıktığın kızlar ne kadar şanslıymış…”

“Artık sevgilim sensin bebeğim… O süt bebeleriyle işim olmaz artık…” diyerek başımı kendine çevirdi, dudaklarımdan öptü. Gerindim.

İlerleyen günlerde Can ile resmen karı koca hayatı yaşamaya başladık. Evet, kocamı aldatmıştım. Ama pişman değildim.

Aldatan kadınlar hep pişman olduklarını söylerler, itiraf ederler. Evet, ben de pişmanım. Ama kocamı aldattığım için değil…

Tek pişmanlığım Can ile daha önce sevişmemem…

İki koca yılı boşuna geçirdiğim, bana yaşattığı zevklerden mahrum kaldığım için pişmanım…

Leave a Reply

Your email address will not be published.