Lavuk İyi Gaci Yapmış Zayıf Fazla Hırpalanmamış Dar Vajina Tadından Yenmez; Maddi durumumuz hep iyiydi. Yazları ailece uzun tatiller yapardık. 18 yaşındaydım, yazın Antalya daki 5 yıldızlı tatil köylerinden birine gittik. Daha o yaşta 1.77 boyum, göğüslerim, incecik belim ve yuvarlak dolgun kalçalarımla gösterişli bir kızdım.
Tesise akşam üzeri giriş yaptık. Kendi arabamızla gelmiştik. Uzun yol hepimizi yormuştu. Akşam yemeğini yedikten sonra erkenden yattık. Tabii annemle babamın sevişme sesleri epey bir süre uyumamı engellemişti.
Bizde seks asla utanılacak bir şey olmadı. Annem babam önümde sevişmezlerdi tabii, ama odalarında da, ‘Aay bizi biri duyar…’ diye de kendilerini kasmazlardı. Çok küçük yaşlardan beri onların sevişme seslerini bir çok defa duymuştum.
İlk duyduğumda anneme sormuştum. O da yaşıma göre bir şeyler söyleyerek, seviştiklerini anlatmıştı. Yaşım ilerledikçe de daha rahat konuşup anlaşmıştık.
Ben sabah denizini çok severim. Deniz çarşaf gibidir ve elle tutulacak gibi bir sessizlik vardır. Attığınız kulacın sesini duyarsınız. İyi de bir yüzücüyüm. İlkokulda okul takımında bile yüzdüm. Ama sonra yarışmak bana anlamsız geldi ve bıraktım. İyi yüzmek bana kar kaldı.
Neyse, sabah annem babam yol ve sevişme yorgunluğu ile uyurken, ben bikinimi giyip soluğu sahilde aldım. Hep küçük üçgenlerden oluşan ipli bikiniler giyerdim. Halen de onlardan vazgeçemiyorum. Bir şezlong seçtim kendime… Plaj çantamı ve havlumu bırakıp, uçuk sarı tül elbisemi çıkarıp hazırlanıyordum ki, O geldi.
‘O’ 1.90 boylarında, kumral, antik Helen heykellerine benzeyen biriydi. Bana gülümsedi ve o anda benim dibim düştü. Çok sıcak ve içten bir gülümsemesi vardı. İngilizce, “Good Morning!” dedi. Ben de inadına Türkçe, “Günaydın!” dedim. ‘O’ yine gülümsedi ve günaydın dedi. Sesindeki aksanı hemen fark ettim, büyük ihtimalle yabancıydı.
Tişörtünü çıkardı ve kasları ortaya çıktı. Bir gram yağ yoktu, belli ki spor yapıyordu. Ben (Şimdi bana asılır!) diye beklerken, ‘O’ yürüdü denize girdi. İyi yüzüyordu. Sakin ve kararlı kulaçlarla açıldı gitti.
Ben de bir an önce kendimi serin sulara bırakmak istiyordum. Kalkıp denize atladım. Suyla buluşan bedenim ve hissettiğim rahatlama aklımı ondan uzaklaştırdı. Kendimi denizin kollarına bıraktım. Bir saat kadar yüzdüm.
Kıyıya çıkıp şezlonguma yöneldiğimde iki yanımdaki şezlonga yerleştiğini gördüm. Havlumu alıp duşa gittim. Annemin nasihatını tutup, ıslak bikini ile oturmadım. Kurulanıp kırmızı bikinimi giydim.
Geldiğimde O gitmişti. Şans dedim. Yağlanıp kendimi bu sefer yavaş yavaş kızdıran güneşe bıraktım. Onu hayal ederek uyumuşum. Başıma dikilen annemin, “Hadi kahvaltıya!” diyen sesi ile uyandım.
Gün içinde onu hiç göremedim. Akşam da ortalarda yoktu. Ama sabah erken sahile indiğimde oradaydı. Bu sefer ben gülümseyip, “Günaydın!” dedim. Tanrım, yine o altımı ıslatan gülümseme. Sırf bu gülümseme için bile buna verilir diye düşündüm.
“Günaydın!” dedi ve yine dönüp denize yöneldi. Hey Tanrım, koca sahilde bir ikimiz vardık. İnsan hiç olmazsa asılmaya yeltenir. Baktım bundan ses çıkmayacak,
“Beraber yüzebilir miyiz?” dedim. Yine gülümsedi, “Zevkle!” dedi. Ben yine ıslandım.
O sabah beraber yüzdük. Tanıştık, sohbet ettik. Adı Tony idi. İtalyandı. İTÜ’de mühendislik okuyordu. Son sınıftaydı. Türkçeyi epey sökmüştü, ama aksanı belli oluyordu. Bu aksan ona ayrı bir sevimlilik katıyordu.
Zaman nasıl geçti anlamadım. Belki bir saatten fazla yüzmüşüz. Yorulduğumu hissedince uzun zamandır denizde olduğumuzu anladım.
“Çıkalım mı?” dediğimde, “Hiç sormayacaksın sandım. Erkeklik gururuna yediremiyorum ama, yoruldum!” dedi. Gülüştük.
Sabah yüzmelerimiz devam ederken, artık öğleden sonraları da arada plajda görüşüp sohbet ediyorduk. Babamın kartal gözlerini hep sırtımda hissediyordum. Ama biliyordum ki, annemin gözleri babamı hep yatıştırırdı.
Dördüncü sabah da yine sahilde buluştuk, merhabalaştık ve kendimizi sakin denize bıraktık. Güle oynaya sahilden epey uzaklaşmışız. Birden, “Bir şey için iznini rica ediyorum. Ben aslında sabahları açılıp çıplak yüzerim. Ama sen varsın diye kaç sabahtır yapmıyorum. İzin verirsen şortumu çıkaracağım, rahatsız olacaksan uzaklaşabilirim. Ne de olsa sen daha küçük bir kızsın!” dedi.
Böylece de fitili ateşledi. Ben istediği gibi yüzebileceğini, daha önce de çıplak erkek gördüğümü (ki gizlice araklayıp seyrettiğim annemlerin porno filmlerini saymazsak bu koca bir yalandı) ve hiç de küçük bir kız olmadığımı söyledim.
O yine güldü, biraz uzaklaştı ve şortunu çıkarıp bileğine sardı. Biraz uzağımda yüzüp dalıp çıktı. Ben ne kadar daha böyle yüzeceğini sorma gafletinde bulundum. O da,
“Küçük kız rahatsız olduysa giyinebilirim!” dedi.
Küçük kız sinirlendi ve küçük kız olmadığını göstermek istedi. Bikinimin üstünü çözdüm ve bir bileğime iplerinden doladım. Tony güldü, “Zaten üstsüz güneşleniyorsun, bu bir şeyi ispatlamaz!” dedi.
Bu sefer haklıydı. Gerçekten bir şeyler ispatlamak istiyorsam daha cesur olmalıydım. Altımın iplerini de çözdüm, onu da diğer bileğime doladım. Sonra derin bir nefes alıp ona doğru bir takla attım. Bu sefer gülmedi, kahkaha attı, “Tamam, sana bir daha küçük kız demeyeceğim, dersimi aldım!” dedi.
O kahkaha tüm tedirginliğimi aldı. Beraber yüzmeye devam ettik. İlk kez çıplak yüzüyordum ve o günden bu güne beni daha özgür hissettiren bir deneyim yaşamadım. Gerçekten çok keyifliydi.
Yarım saat kadar öyle yüzdük. Ama sadece yüzdük. Ne taciz edici bir söz, ne bir hareket yaptı. Mayolu nasıl yüzüyorsak öyle… Sonra ben bikinimi tekrar bağladım. O da şortunu giydi, kıyıya yüzdük. O gün akşama kadar işaretleşip kıkırdadım. Ertesi sabahı iple çektim.
Sabah buluşup hemen denize atladık. Hızla yüzüp açıldım ve bu sefer o bir şey demeden bikinimi çözüp iki bileğime dolamıştım. Sonraki iki günü hep beraber geçirdik.
Derken cumartesi geldi çattı. Sabah yine çıplak yüzmüştük ve günü beraber geçiriyorduk. Akşam benimle çıkmak istediğini söyledi. Cumartesi akşamları otelde gösteriler oluyordu. Ayrıca otelin diskosunun da çok hareketli olduğunu söyledi.
Ona, babamdan izin almayı başarabilirse onunla çıkabileceğimi söyledim. Babam son derece sert görünüşlü, ama altın kalpli bir adamdı. Ama tabii bunu ona söylemedim. İzin işi onu biraz germişti. Yabancılara göre bir şey değil. Ama el mecbur.
Ben annemle babamın yanına gittim. O da on dakika sonra geldi. Daha önce annemle tanıştırmıştım. Ama babamla hiç konuşmamışlardı. Babamla tanıştırdım. Babam anneme baktı ve onlar gözleri ile anlaştılar. Tony zar zor izin istedi. Babam sert bakışlarını hiç yumuşatmadan onu süzüyordu. Anneme, “Sen ne dersin hanım?” dedi. Annem, “Gençleri rahat bırak!” dedi. Babam aynı sert ses tonu ile, “Tamam, ama otelden çıkmak yok. Saat onda odandasın!” dedi. Anneme baktım, göz kırptı. Bu serbestsin demekti. Tony babama, “Tabii efendim!” dedi. Bana da, “Yedide gelip alsam iyi mi?” dedi.
“Sekiz olsun!” dedim.
“Tamam!” dedi gülümsedi ve uçtu.
Akşam erkenden doğru odaya çıktım. Duş alıp kuaföre damladım. Saçlarıma fön çektirdim. Odaya çıktım ve en büyük dert başladı: Ne giysem? Derken kurtarıcı meleğim geldi. Annem,
“Ne o? Heyecanlısın!” dedi.
”Anne ilk defa bir adamın gülümsemesi bile beni benden alıyor. Ne yapacağım bilmiyorum!” dedim. Annem sarıldı,
“İçindeki kızı dinle, o sana doğru yolu gösterir!” dedi.
Ne istiyorsam, içimden nasıl geliyorsa yaşayabileceğimi, ama seks konusunda yaptığımız uzun konuşmalarımızı unutmamamı söyledi.
“İstemediğin hiç bir şeyi yapmasına izin verme. Gerçi öyle birine benzemiyor ama… Senin istemediğin bir şeyi yapmaya kalkışırsa, hiç çekinmeden o an bizi ara!” dedi. Sonra dolabından beyaz bir elbise çıkardı, “Bence bunu giy!” dedi.
Elbise önden ve arkadan V kesim, kabarık etekli, derin dekolteli bir elbiseydi ve annem onu çok severdi. Abartmadan çok hafif te bir makyaj yapmamı söyledi. O babamla ilgilenmeye gitti.
Ben içime beyaz dantelli bir külot sütyen seçtim. Kırmızı topuklu ayakkabılarımı ve kırmızı çantamı çıkardım. Kırmızı tül şalımla takımı tamamladım. İç çamaşırımı giydiğimde annem geldi,
“Tam tahmin ettiğim gibi!” dedi. Kopçayı çözüp, sütyenimi çıkardı, “Bu elbise ile sütyen giyilmez canım… Beni hiç bu elbiseyle sütyen takarken gördün mü?” dedi. Sonra meme uçlarımı sıktı, “Ampüller şimdiden yanmış!” deyip beni utandırıp gitti.
Elbiseyi giydim, bronz tenimde hakikatten çok güzel durmuştu. Aksesuarlarımı tamamlayıp, rujumu sürdüğümde kapı çaldı. Açtım, karşımda yine o gülümseme ve ben şimdiden ıslandım. Bakışlarındaki parıltıda kendi kadınlığımı gördüm.
Beyaz keten bir pantolon ve uçuk sarı bir tişört giymişti. Üstünde beyaz keten bir ceket, kollarını dirseklere doğru sıvamıştı. Off Tanrım, bu adamla bu gece mutlaka yatmalıydım.
Koluna girdim, bakışlar üzerimizde yemek salonuna girdik. Sahneye yakın iki kişilik bir masa, kırmızı şarap ve güller. Dekor tamdı, ilk on puanı aldı benden. Güzel bir yemek ve uslu bir dans. Uzak köşede babamın endişeli bakışları ve annemin onun kulağına fısıldamaları… Rahat değildim açıkçası… Tony’ye, “Hadi Disco’ya!” dedim.
Diskonun kapısında bizi sarıp sarmalayan coşkulu müzik ve kaynamaya başlayan kan. İçeride kendimi müziğin ritmine bıraktım. Hoplayıp zıplayıp, şampanyaları yudumladım.
Sonra bir an yine yavaşlayan müzik, sarılan bedenlerimiz… Ve günlerdir denizde inik ve ıslak olarak yakından gördüğüm penisini ilk defa, büyümüş ve taş gibi sertleşmiş, tenimde hissetmek…
Arkamdan sarıldı, kucağındaydım ve siki tüm sertliğiyle tam kalçalarımın arasındaydı. Başımı arkaya döndürdüm, gözlerindeki ihtirası gördüm. O benim gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama, dudaklarımız buluştu.
İlk öpüşmemiz. İlk yangın. Elleri dekolteden süzüldü ve göğüslerime sütyen oldu.
Ben kendimden geçtim. Güçlü eller körpe göğüslerimi sıktı. Ampüller yüz mumluk oldu. Sol eli göğsümü serbest bıraktı ve eteğimin altını keşfe çıktı. Parmakları hazineme değdiğinde içimde bir volkan canlandı. Dönüp ona sarıldım ve dudaklarımı ona sundum.
Ellerini eteğimin altından çıkarıp kalçamın üstüne koydum. Kendimi artık pantolonunu zorlayan sikine bastırdım. Yine müziğin ritmi yükseldi. Bu defa kucağında kıvranarak dans etmeye başladım. İçimdeki kadın uyanmış ve azmıştı, seks istiyordu. Bakire olduğumu biliyordu, onu cesaretlendirmeliyim diye düşündüm.
“Bu gece senin olmak istiyorum Tony… Hadi, götür beni buradan!” deyiverdim.
Gözlerindeki parıltı şimşeklere dönüştü, dudaklarımız bir daha kenetlendi. Sarmaş dolaş Disco’dan çıktık. Öpüşe koklaşa odasına doğru yollandık.
Odasının kapısına geldiğimizde aniden içimden bir ses dur dedi. Odaya gelinceye kadar içimdeki ateş sönmeye yüz tutmuştu sanki… Yanlış bir şey yapıyorum kaygısı seks isteğimi bastırmaya başlamıştı. Kapıyı açıp bana dönünce sarıldım öptüm,
“Özür dilerim!” dedim arkamı dönüp koşarak uzaklaştım.
Odama girdiğimde kalbim çıkacakmış gibi çarpıyordu, nefes nefeseydim. Bir an sırtımı duvara dayayıp soluklandım, her yanımdan ter fışkırıyordu. O anda yandaki boy aynasında silüetimi gördüm. Aynadan vahşi bir kaplan bana bakıyordu.
Gözlerimden ateş fışkırıyor, tenim terden parlıyordu. Göz bebeklerim kocamandı.
“Bu kız bu gece sikilmezse uyuyamaz” dedim kendi kendime… Gitmeliydim. Her türlü düşünceyi kafamdan atmalı, içimden geleni yapmalıydım.
Altımda hissettiğim ıslaklık elimi külotuma götürdü. Külotum sırılsıklamdı. Çıkarıp attım. Ayakkabıları çantayı ve şalı yatağa fırlattım. Anahtarı alıp odadan çıktım. Kendimi onun kapısında buldum…
Odanın kapısında bir an durdum, derin bir nefes aldım, kapıyı çaldım. İçeride olması için dua ediyordum. Kapı açılana kadar sanki bir asır geçti. Kapı açıldı. Belinde bir havlu dışında çıplaktı, duşa girmek üzereydi sanırım. Beni görünce yüzü aydınlandı, gülümsedi, “Gelmeyeceksin diye çok korktum!” dedi.
Başka bir şey demesi gerekmedi, kucağına zıpladım. Dudaklarımız birleşti, içeri girdik. Öpüşerek kucağında içeri taşıdı beni.
Güçlü kollarında tüy gibiydim. Elleri eteğimin altından çıplak kalçalarımı kavradı. Aşağı doğru kayan kalçalarım sikini hissettiğinde artık havlunun olmadığını anladım.
Eteğimin kenarlarından tutup beni yatağa doğru bıraktı. Elbise vücudumdan sıyrıldı ve yatağa çıplak düştüm. Yatak beyaz gül yaprakları ile doluydu. Beyaz gülü çok sevdiğimi unutmamış. İkinci 10 puanı aldı benden…
Gül bahçesinde uzanırken, o da üzerime uzandı. Dudaklarıma ateş dudakları değdi. Öptü… Öptü… Soluk almaksızın öpüştük. Oradan boynuma, oradan göğüslerime indi yavaşça…
Göğüslerimin her santiminde dolaştıkça sertliği arttı dudaklarının, dişlerini ortaya çıkardı… Gonca güllerim ilk defa bir erkeğin hoyratlığını tattı. Göğüslerim emilip ısırıldıkça güzelleşti. İçimdeki volkan kaynamaya başladı. Dili göğüslerimin arasından kayıp göbek deliğimi buldu.
Orada fazla oyalanmayıp, aşk üçgenime indi. Hiç koklanmamış amıma inip, dilini içime soktuğunda ben boşalmaya başladım. O aşk sularımı içip, klitorisimi emmeye devam etti. Başını amıma bastırdım, oradan hiç ayrılmasın istedim. Kasılmalarım sona erdiğinde, “Sıra bende!” dedim.
Onu uzatıp üstüne çıktım. Çoktan kazık olmuş penisini yakalayıp emmeye başladım. Oldukça heybetli, kalın ve damarlıydı. 1.90 boya yakışır büyüklükte, güzel, muhteşem bir aletti. İzlediğim porno filmler işe yaramaya başlamıştı. Sokabildiğim kadar ağzıma sokup yalamaya başladım.
Güçlü kolları kalçalarımı kavrayıp bir anda beni 69 pozisyonuna getirdi. Ben onun penisini emerken, o da körpe amıma yumuldu tekrar. Bu sefer dili amımla beraber götümü de yoklamaya, iki deliğimi birden yalamaya başladı. İçimdeki volkan tekrar canlanmaya başladı. Artık onu istiyordum…
Beni yine gül yapraklarının arasına uzattı. Terlemiş vücuduma yapraklar yapışmıştı. Bacaklarımı araladı. Penisinin kafasını amımın deliğine dayadı, fırçalamaya başladı. Kudurmuştum. Artık o sertliği içimde istiyordum.
“Hazır mısın?” dedi.
“Çoktan!” dedim.
Penisinin kafasını bir iki defa sokup çıkardı. Sırılsıklamdım. Sonra birden bastırdı. İçime girişini hisettim. Su gibi akan sıvılarım sayesinde penisi bir anda kayıp dibimi buldu, kasıklarımız kavuştu.
“Yanıyorsun sanki… İçin ne kadar sıcak böyle!” dedi.
Ben bir acı bekliyordum, ama hiç canım yanmadı. İçimde hareketlenmeye başladı. Önce küçük küçük hareketler, alıştıkça daha büyük git geller, derken piston dibimi dövmeye başladı. Artık kendimi koyverdim. İniltilerimiz odayı sardı. Bacaklarımı beline doladım ve o yüklenirken onu kendime doğru bastırdım.
Dakikalar boyunca beni böyle sikti. İçimdeki volkan kabardı kabardı kabardı ve patladı. Tırnaklarımı sırtına geçirip haykırarak boşaldım. Ben boşalırken o durmadı, sikmeye devam etti ve ben yıldızları saydım.
Ben rahatlarken o hızlandı ve bir anda içimden çıkıp göbeğimden göğüslerime doğru fışkırmaya başladı. Doğrulup sikini ağzıma aldım, sikinde kalan döllerini emdim. Son damlaya kadar onu boşalttım.
“Harikasın bebeğim!” dedi. Siki halen kazık gibiydi, “İnmeden bir daha istiyorum!” dedim.
“Derhal!” dedi ve beni yine kuş gibi havalandırıp domaltıverdi.
Başımı yatağa bastırıp, götümü dikledi ve direk amıma giriverdi. Siki yine dibimi buldu ve sonra tren pistonu gibi saydırmaya başladı. Kalçalarıma ufak tokatlar atıp, hızla amımı sikmeye başladı. Biraz sonra ayağa kalkıp, ata biner gibi kalçalarıma oturdu. Yine amıma geçirip son sürat sikmeye başladı.
Altında azgın, zaptedilemez bir kısrak gibiydim. Hiç bitmesin istiyordum. Hızlandı. Hızlandım. Hızlandık. Dörtnala koşuyor gibiydim. Kalçalarıma vuran kasıklarının sesleri ve benim iniltilerim odayı doldurdu.
Orgazma ulaştığımda, o da içimden çıktı ve sırtıma boşaldı. Döllerini krem gibi sırtıma sürüp tenime yedirdi…
Yan yana yatağa uzandık. Nefeslerimiz düzelince, bana, “Bir şey soracağım, bakire olduğuna emin misin?” dedi. Bozulmuştum, “Ne demek istiyorsun? Elbette!” dedim.
“Peki, fark ettiysen kanama olmadı. İlkinde de, ikincisinde de sikim içinden tertemiz çıktı. Kaldı ki, ilk sefer için oldukça da sert siktim!” dedi. Yine haklıydı.
“Evet ama, gerçekten bu benim ilk seksim!” dedim. Biraz düşündü.
“O zaman muhtemelen esnek bir zarın var. Jinekoloğuna göster, o sana anlatır!” dedi.
“Bir acı bekliyordum, ama olmadı. Ondan mı?” dedim.
“Sanırım…” dedi.
Sonra yüz üstü uzandım, gül yapraklarını kucakladım. Çok hoşuma gittiğini söyledim ve inceliği için teşekkür ettim. O ise kalçalarımı okşamaya başladı,
“Harika bir götün var. Bence o da bu gece bekaretini kaybetmeli!” dedi.
“Çok mu istiyorsun?” dedim.
“Evet!” dedi.
“Sırf bu gül yaprakların hatırına onu da sikmene izin vereceğim, ama canımı yakma!” dedim.
“Sen merak etme!” dedi ve götümü yalamaya başladı.
Dili çok becerikli çalışıyor, bir amıma, bir götüme giriyor, amımın suları ile göt deliğimi ıslatıyordu. Epeyce yaladıktan sonra bir parmağını götüme soktu. O bile zor girmişti. Biraz yoklayıp deliğimi genişletmeye çalıştı. Sonra kalçalarımı havalandırıp beni domalttı.
Ellerimle kalçalarımı ayırttırıp deliklerimi iyice ortaya çıkarttı. Uzanıp güneş kremini alıp götüme sürdü. Sonra sikine de sürdü. Bana iş bile düşmedi, bakire götümü sikme hevesi sikinin taş gibi olmasına yetmişti….
Sonra arkama geçti ve sikini minnacık göt deliğime dayadı. Yavaş yavaş yüklenmeye başladı. Bu sefer acıyı hissettim, ama dur falan da demedim. Önce sikinin kafasının girdiğini hissettim.
“Zor kısmı bitti bebeğim!” dedi ve yavaşa yavaş iterek götümde ilerledi.
Son bir hamle ile de köküne kadar geçirip, kasıklarını kalçalarıma yasladı. Ben bir derin “Ohhhhh!” dedim. Kalçalarımda götümün yanaklarını açan ellerimi serbest bıraktı ve bir elimi amıma bastırdı.
O götümü vidalarken, ben amımla oynamaya başladım. Yavaş hareketlerle başlayan sikiş, götümün alışması ile tam bir sikişe döndü. O götümü sikerken ben de amımı parmaklıyordum. Üst üste kasılmalarım başladı. Beni o pozisyonda 3 kez üst üste boşalırken, o hiç çıkmadan götümü sikti. Artık dizlerimin tutmadığını hissediyordum, “Hadi artık sen de boşal, bittim!” dedim. O da hızlanıp orgazm oldu ve döllerini götümün içine fışkırttı. Üstüme yığılınca, ben de yatağa yapıştım. Siki inene kadar götümü sikmeye devam etti. Her tarafımız ter, döl ve benim sıvılarımla kaplanmıştı. Ama kendimi kuş gibi hafiflemiş hissediyordum.
Sonra beni yan döndürüp, kaşık pozisyonunda bana sarıldı. Elleri ile göğüslerimi kavradı ve kendimizi bir rehavetin kollarına bıraktık. Bir saat kadar uyuduk.
Ama çıplak tenlerimizin ısısından ter içinde uyandık. Kalktık banyoya gittik, suyu ayarlayıp duşun altına girdik. Birbirimizi sabunlayıp yıkadık. Önce o beni sabunladı, her yerimi okşayarak yıkadı. Parmaklarını deliklerime soktu. İçimi de sabunladı 🙂
Sonra duşun altında amımı kemirdi. Sonra ben onu sabunlayıp yıkadım ve sikini yalayıp emmeye başladım. Bir anda yine kazık gibi oldu.
“Kaldırdın, indir bakalım!” dedi.
“Tamam!” dedim, ellerimi duvara dayayıp, götümü geri attım, amım götüm ortaya çıktı.
Arkama geçip hemen amıma geçirdi ve duşun altında sikmeye başladı. Birkaç dakika kadar amımı sikti beni boşalttı, ama o halen dimdikti.
“İnmedi ne yapacağız?” dedi.
“Bir de götü sikeceksin mecburen!” dedim.
Hemen pozisyonu bozmadan götümü sabunladı, sikine de sabunu sürüp götüme geçirdi. Yavaşlayıp hızlanarak yarım saat boyunca da götümü sikti. Benim artık dizlerim tutmuyordu.
Tam yeter diyecekken götümden çıktı, beni diz çöktürüp ağzıma verdi ve emerken ağzıma boşaldı. Tüm döllerini ziyan etmeden yutup, onu son damlasına kadar emdim.
Sonra birer havluya sarılıp çıktık. Birbirimizi kuruladık. Saate baktım, sabahın 6’sı olmuştu. Ve ben artık kadındım.
“Ben odama gidiyorum!” dedim, elbisemi buldum giydim. Ama zor yürüyordum kapıya kadar.
“Gitme, kal!” dedi.
“Yok, kalırsam bu amı götü siktirmeden duramayacağım. Yeter artık, dinlenmek istiyorum!” dedim.
Sürüne sürüne odama geldim. Soyundum ve kendimi temiz çarşaflara bıraktım. Hemen uyumuşum. Bir ara annem geldi, uyandırdı, kahvaltı saatinin geldiğini söylemek için. Ama ben uyumak istediğimi söyledim, gitti.
Uyandığımda akşam olmuştu, hemen giyinip otelin restoranına indim. Annemleri buldum, ama o yoktu. Anneme sonra konuşuruz diyerek telaşla Tony’nin odasına gittim. Odasının kapısında donup kaldım. Oda boşaltılmış, temizleniyordu. Görevliler otelden ayrıldığını söylediler.
Bir an ağlamaklı oldum. Kızlığımı alan ilk erkeğim, benimle bir vedalaşmadan çıkıp gitmişti. Bana bunu nasıl yapardı?
Sonra kendi kendime boş ver üzülmemeliyim, her saniyesine değecek bir ilkti dedim. Geçirdiğimiz muhteşem geceye, denizde birlikte yaşadığımız güzel günlere rağmen benimle vedalaşmadan gidiyorsa mutlaka geçerli bir nedeni olmalıydı.
Restorana döndüm, annem babamla akşam yemeğini yedik. Sonra annemle sahilde baş başa konuştuk. Başımı kucağına koyup üstü kapalı anlattım yaşadıklarımı… Annem saçımı okşarken,
“Pişman mısın kızım?” dedi.
“Hayır anne!” dedim. “Hiç pişman değilim. Yaşadıklarımı ömrüm boyunca unutmayacağım. Çok güzeldi. Belki böyle kalması daha iyi benim için…”