Bakmayın İngilizce İnlediklerine Viskiyi Çekince Dönüştüler Sikilizinceye; Kocamla sevişerek evlendik. Daha gencecik, 28 yaşında, minyon tipli, beyaz tenli, uzun kumral saçlı, büyük göğüsleri olan, geniş popolu, balık etli bir kadınım. Sekse aşırı derecede düşkünlüğüm vardır. Daha gerdeği bile bekleyemeden kocama bekaretimi vermiştim.

Yeni evliydik. Her gece kocamın orta boy sikinin üzerinde dans eder, deliler gibi orgazm olup coşardım. Benim kadar sekse düşkün olmayan kocam bile benim bu azgınlığıma kayıtsız kalamazdı. Artık doyana kadar, üçe beşe bakmazdım hiç… Geciktiriciyi sürer, o bir defa boşalana kadar ben defalarca boşalırdım.

Günler böyle geçerken benim sevgili öküz kocam yurt dışında güzel bir iş teklifi aldığını müjdeledi. Bir süre çiftçilikle uğraşan babasının yanında, çiftliğinde kalmamı, sonra da beni de yanına alacağını planlamış kendince…

Her ne kadar yok falan desem de dinletemedim, gitmeye, beni yalnız bırakmaya kararlıydı. Kocam gidene kadar tepesinden inmedim, canını çıkardım adamın… Fakat sonunda beklenen oldu ve kendimi kayınpederin bir anlamda hobi olarak çiftçilik yaptığı, aslında tam bir emekli hayatı yaşadığı köy çiftliğinde buldum.

Deli gibi kızıyordum kocama, nefret ediyordum ondan… Daha yeni evliydik ve sevişmelere doyamadan, adam akıllı seks yapamadan bırakıp gitmişti beni…

Kayınpederim ve kaynanam iyi insanlardı. Kaynanam ağır böbrek hastasıydı, kullandığı ilaçlar yüzünden pek kendinde değildi. Yanlarında iki tane işçi çalıştırıyordu. Halit ve Cevat ismindeki bu işçiler yirmili yaşlarını süren, ikisi de güçlü, beden işlerinde çalışmaktan kas yapmış çocuklardı.

Halit ve Cevat’ın yanında kız çocuğu gibi kalıyordum aynı yaşlarda olduğum halde, öyle sırım gibi, iri yarı ve heybetlilerdi. Güneşten iyice esmerleşmiş tenleriyle adeta pornodan fırlamış zenci gibiydiler.

Kayınpederim onları aileden biri gibi benimsemiş, adeta öz oğlu gibi seviyordu ikisini de… Hayvanlara bakıyorlar, tarlasını ekip dikiyorlardı kayınpederin… Ben yanlarına taşınana kadar aynı evde kalıyorlarmış. Ben gelince de kayınpeder onlara kalacak başka bir yer ayarlamanın bir iki lafını etti, ama başka bir çözüm de bulamayınca düzen o şekilde kaldı.

“İdare ediver kızım… Ne yapayım, ahırda mı yatsın çocuklar? Merak etme, dürüsttür ikisi de, sağlam, saygılı adamlardır, güvenirim onlara…” diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.

“Yine de sen kocana söyleme bu durumu ama… Zımba gibi iki oğlanla aynı evde kalacaksın diye kocanı işkillendirme, kulağına kar suyu kaçırıp ilişkinizi bu yüzden bozma…” diye ilave etti.

Aslında merak ettiğim falan yoktu. Zımba gibi iki herif diyerek altını çizmesine de gerek yoktu, mal meydandaydı zaten… Aynı evin içinde iki tane azman ile yaşamaktan pek şikayetçi sayılmazdım doğrusu, tam tersi hayatımdan memnundum.

Her sabah gün doğarken onlarla beraber hevesle kalkıyor, kahvaltılarını hazırlıyordum. Adamlar mutfakta kahvaltılarını yaparken yutkunarak onları izliyor, atletli tişörtlü halleriyle, sabah ereksiyonları ile görüyordum.

Gerçekten eşofmandan göründüğü kadar büyük müydü sikleri? Hele Cevat’ınki diz kapağının bir karış üzerine kadar uzanıyordu. Her ne kadar bakmak istemesem de farkında olmadan önlerindeki kabarıklığı süzerken, biçimleri hakkında tahminler yapmaya çalışırken buluyordum kendimi… Bilinç altımda öyle yer etmiş ki seks olayı…

Hoş, adamlara da hak vermemek olmazdı. Aslında ben de onları kudurtmak için elimden geleni yapıyordum. Sütyensiz penyeler, külotsuz taytlar, tangalı etekler havada uçuşuyordu.

Onların yanında yüksek raflara uzanırken memeler yandan neredeyse uçlara kadar görünüyor, daracık taytın önünde istekli kadınlığım yumruk gibi kabarıp belli oluyor, dikkatsizce oturup kalkarken altımdaki kısa etek sıyrılıyor vesaire… İsterlerse bakmasınlar…

Başlarda kayınpederimin tepkisinden çekindiğimden, ortamı tanımaya çalıştığım için çok açık şeyler giyemiyordum. Ama kurt ihtiyar bunu fark etti. Bir sabah yine mutfakta oturmuş, azmanların kahvaltısını izlerken altıma giydiğim mini sayılabilecek eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarımı dikizlediklerini gördüm.

Aslında sabah giyinirken bacaklarımı onlara göstermek için giymiştim ekose kumaştan kloş mini eteği… Ama sonradan aramıza katılan kayınpederimin yanında mal gibi bakmaya devam etmeleri telaşlandırdı beni…

Bir sorun çıkmasın diye ona çaktırmamaya çalışarak, oturduğum sandalyede iyice kısalan eteğimi sürekli düzeltmeye, kasıklarıma kadar açılan bacaklarımı örtmeye çalıştığımı görmüş kayınpederim… Oğlanlar çıktıktan sonra kapıda durdurdu beni, babacan bir edayla çıplak omuzumu okşayarak bana gülümsedi, “Gelinim, içerde eteğini çekiştirip durdun hep, bacaklarını kapatmaya çalıştığını gördüm. Aslında hiç gerek yok buna… Çocuklardan, hele benden hiç çekinme güzel kızım… Nasıl rahat ediyorsan öyle giyin. Kaç göç olmasın aramızda… Burası senin evin! Evin prensesi sensin…”

Durdu, şöyle baştan aşağıya süzdü beni… Beğeni vardı hafif çapkınca bakışlarında… Yakası açık bluzumun dekoltesini kapatmaya çalıştım, ışıl ışıl parlayan bakışları göğüslerime takılmıştı adamın… Gülümseyerek sözünü tamamladı, “Aslında senin gibi cıvıl cıvıl, genç bir kadına böyle giyinmek yakışıyor biliyor musun? Çok seksi, çok güzelsin çünkü… ” Onun böyle konuşması ilk başta garibime gitti.

“Şey… Teşekkür ederim babacım…” dedim. “Ama eteğim kısa olunca… Ne de olsa erkeksiniz, biraz toparlanayım dedim.”

“Fark ettim canım, sana bakıyorlar değil mi? Bacaklarına… Her yerine… Ama sen de onları mazur gör be kızım… Köy yeri bile değil burası, dağın başı sayılır… Senin gibi genç, güzel, tay gibi kadın bir anda hayatlarına dalınca şaşırdılar biraz… Maşallah, boy pos, endam, güzellik, seksilik, her şey sende…”

Yaptığı iltifatlardan utanmıştım ama gururum da okşanmıştı. Yanaklarım al al oldu konuşmaya devam ettikçe…

“Sen şehirden yeni geldin. Epey rahat, dekolte şeyler giyiyorsun, öyle alışmışsın. Seni anlayabiliyorum. Ama çocuklar da ne yapsınlar, onların da gözleri kayıyor işte… Boş ver, aldırma, biraz bakıversinler. Bakmaktan zarar gelmez, ben yanındayım hem, merak etme… Bırak güzelliklerini görsün gençler, bırak hep beraber görelim yavrum… Hasret kaldık senin gibi taze çiçeklere…”

Bir iki kere daha aynı şekilde konuşunca, baktım ciddi bu konuda, koyuverdim gitti. Sanırım kayınpederim de benim iri kalçalarıma ve büyük göğüslerime hayrandı. İki aygır işçisi gibi, yaşlı adamın da bana kaçamak bakışlarını çok yakalamıştım. Kendisi beni izlerken Halit ile Cevat’ın beni kesiyor olmalarından, onun yanında beni acemice dikizlemelerinden pek de rahatsız olmuyordu sanki…

Tam aksine, bütün gün her gördüklerinde beni dikizleyen gençlerin sikecek gibi bakmalarından epey haz alıyor gibiydi ihtiyar… Hem ne olacaktı canım… Gün görmüş kayınpederimin yanında iki gariban delikanlı da oramı buramı görüversin diye düşünmeye başladım.

Her gece, her fırsatta beni düşünerek, beni siktiklerini hayal ederek otuz bir çektiklerinden emindim. Kayınpederim de gayet iyi biliyordu bu durumu… Bir akşam giydiğim dekoltesi epey fazla mini elbisemle önünde eğilip pişirdiğim sade kahvesini ikram ederken, “Kızım, bu elbisenle çocukları mahvettin bu gece…” diye fısıldadı muzipçe gülerek… “Sana bakmaktan maçı izleyemiyorlar. Gece gece banyo çıkaracaksın başlarına… Sen geldiğinden beri zayıfladı adamlar…”

Utangaç gülümsedim, başımı çevirip televizyonun karşısında maç seyreden ikiliye baktım. İkisi de beni izliyorlardı, utanıp hızla başlarını çevirdiler, ekrana baktılar. Kayınpederime döndüğümde onun da gözleri elbisenin dekoltesinden taşan iri memelerimdeydi. Göz göze geldik, “Sadece onlar mı?” diyerek işveli bir gülücük attım. “Sen de pek beğenmiş gibisin elbisemi babacım… Yoksa sen de mi banyo yapacaksın?”

Yüzsüzlüğü ele almıştım iyice… Evin içinde açık saçık dolaşmamı pek seven, verdiğim frikikleri hiç kaçırmayan çapkın kayınpederimle istediğim gibi rahat konuşabiliyordum baş başa kaldığımızda… Pek açık etmeden, üstü kapalı, lastikli cümlelerle derdimizi anlatabiliyorduk. O da bir kahkaha attı sözlerimi duyunca, “Yok kızım, ben içime çekmiyorum. Dudak tiryakisiyim. Sadece bakıyorum.” dedi.

“Ben dudak tiryakisi değilim babacım…” dedim dudaklarımı sarkıtarak, üzgün bir edayla… “İçime çekicem ama nerdee… Oğlun bırakıp gitti, kaç aydır içime çekemiyorum.” Kayınpeder ciddileşti, elimi tutup okşadı, “Ah, biliyorum güzel gelinim benim… Senin derdini biliyorum ben… Sabret biraz, sabreden derviş…”

“Beklemekten gebermiş…” diyerek lafını tamamladım kayınpederimin… Onun anlayışlı bakışları üstümde, dönüp odama gittim. Çırılçıplak soyunup, göz yaşları içinde yatağıma attım kendimi… Kendimi okşaya okşaya uykuya daldım. Yavaş yavaş canıma tak etmeye başlamıştı erkeksizlik, histeri krizlerine giriyordum sık sık…

Böylece günler geçiyordu. Artık gitgide kendimi erkeklerime teşhir işinden iyice zevk almaya başlamıştım. Üç erkeğin arasında salınan ağır teşhirci bir Pamuk Prenses gibiydim. Erkeklerin yapışkan bakışlarını üstüme çekmekten memnundum. Ben açıldıkça onlar bakıyor, onlar baktıkça ben zevkten yayılıp daha da açılıyordum.

Fakat oramı buramı açmak, fettan hareketlerle erkekleri delirtmek pek o kadar işime yaramadığı gibi libidomu büsbütün azdırmaya sebep oluyordu.

Kayınpederimden bir şey beklediğim yoktu elbette… Sonuçta hem yaşlıydı, büyük ihtimalle siki kalkmıyordu, hem de kocamın babasıydı. Ama diğer iki azgın, bilmiyorum neden çekiniyorlarsa, patronun geliniyim diye herhalde, hiç bir atakta bulunmuyorlardı. Sadece verdiğim frikikleri, onlara sunduğum yarı çıplak seksi lolita görüntülerini aç gözlerle izlemekle, önlerini ovuşturmakla yetiniyorlardı.

Ne bileyim, bir hareket, geçerken bir dokunuş, bir el atma, sarılma, sırnaşma, hiç bir şey… İki sessiz, azgın, sapık röntgencim vardı sadece, ihtiyarı da sayarsak üç…

Sütyen giymeden üstüme geçirdiğim askılı bluzlarla hayvanlara yem vermelerine, samanlıkta onlarla beraber samanları istiflemelerine yardım ediyor, ahırdaki bir kaç ineğin memelerinden süt sağmasını öğreniyordum. Arkamda durup iki elimi tutuyorlar, memeyi nasıl tutacağımı, nasıl sıkacağımı öğretiyorlardı sık sık…

Gece onlar aşağıda otururken üstümde mini geceliklerle uykulu uykulu aşağıya su içmeye iniyor, buzdolabından suyu içip yatağıma gidene kadar incecik gecelikten çıplak vücudumu, yuvarlak hatlarımın seksiliğini onlara sergiliyordum.

İki azman beni görünce sohbetlerine ara veriyor, sadece oturdukları yerden aç gözlerle beni izlemekle, önlerini ovuşturmakla yetiniyorlardı. İyi geceler dilediğimde filan kekeleyerek cevap veriyorlardı bana… Kıs kıs gülerek yatağıma dönüyordum.

Kayınpederimin çiftliğin arkasında yaptırdığı küçük havuzda vakit geçiriyorduk bazen… Mayolarını giyen ikilinin bana kaslı vücutlarını göstere göstere suya girmelerini izliyordum. Sürekli hayaller kuruyordum üçümüz beraber o havuzda, suyun içinde neler yapardık neler…

Bir gün kayınpederim kaynanamı diyalize götürdü Koca çiftlikte iki azmanla baş başa kaldım. Dışarıda hafif bir yağmur yağıyordu, ikisi de evde oyalanıyorlardı. Kendimi banyoya attım. Banyonun kapısını da bilerek aralık bıraktım. Biraz sonra kapıda iki iri yarı gölge belirmişti bile…

Oohh… Sapıklarım beni izliyorlardı. O koca siklerinin benim için kalktığını bilmek, o kapkara balyoz gibi yaraklarının beyaz döller fışkırttığını hayal etmek… Oohhhh, neredeyse kabaran amıma, klitorisime elimi bile değmeden sarsılarak orgazm olmama yetiyordu bu hayaller…

En az benim kadar azgın iki röntgencimin beni izlediğini bilerek çırılçıplak banyo yapıyordum. Dakikalarca, hiç olmazsa birinin içeriye dalmasını, beni sikmesini umarak, suyun altında döne döne, eğilip kalkarak, her yerimi kapıya doğru sergileyerek bekledim.

Fakat ne içeriye dalan oldu, ne de bana giren… Sonunda, çaresizce, sırtım fayanslara dayanmış, köpükler içindeki çıplak bedenimi okşarken, amımı parmaklayarak, dudaklarımı ısırarak, minik inlemeler eşliğinde boşaldım.

Zevk suyum parmaklarımdan köpüklere karışırken ilk röntgenci sapığımın yarı aralık banyo kapısının ardında oluk oluk boşaldığını bilmek aldığım zevki daha da arttırıyordu.

Hiç bitmeyen bir erotizm, amansız bir haz dalgası dolaşıyordu evin içinde…

Kafaya koymuştum, ne yapıp edip altlarına yatacaktım. Banyodan çıktığımda evin içinde kimse yoktu. Yağmur dinmiş, gençler dışarıya çıkıp yarım kalan işlerine gitmişlerdi.

Kaynanam fizik tedavi de görüyordu bu sıralar, kayınpederim üç gün onunla beraber şehirde kalacaktı. Yapılacak işler belliydi zaten, adamlar da o yokken aynen devam edeceklerdi.

Öncelikle mükellef bir sofra hazırladım. Kayınpederimle gençler bazen rakı içerlerdi. Yine öyle içkili güzel bir yemek hazırladım. İçeriye geçip her yerime güzelce bebe yağını yedirip tenimi yumuşacık yaptım. Yatağımın başına koydum bebe yağını, akşama lazımdı. Aylardır süren açlığımı gidermemin vakti gelmişti.

Üzerime uzun atlet fanilasını andıran mavi bir elbise giydim. Özenle mavi ojelerimi sürdüm. Güzel bir de makyaj yapıp akşamki sikişe hazır hale geldim. Çıkarmakla uğraşmamak için sütyen ve külot giymedim.

Aslında elbise çok dardı, götümün hemen altında bittiği için birkaç oturmada tamamen belime kadar toplanıyordu. Kendi kendime söz verdim, ne kadar toplanırsa toplansın hiç elimle müdahale etmeyecektim.

Göğüslerimi dar ince kumaş zor tutuyor, adeta yanlardan fışkırıyordu. Kocam görse kapıdan girer girmez üzerime atlardı.

Ah salak kocam, beni bu azmanların eline sen bıraktın. Her gece üç beş kez orgazm olmaya alışmış karını yapayalnız, sekse aç bi ilaç bıraktın bu yaban ellerde… Baban da pastanın üzerine kaymağını sürdü, ikiniz beraber beni bunlara siz ikram ettiniz.

Yine de kayınpederime şükran duyuyordum. Beni giyim ve davranışlarım konusunda hiç kısıtlamadığı gibi, bugün de bu azmanlarla baş başa bırakmış, hayallerimi gerçekleştirme fırsatı sunmuştu bana… Bu gece deli gibi sikilmek istiyordum. Rahatlamak için rakıdan bir kaç yudum aldım.

Biraz bekledikten sonra kapıda sesleri duyuldu. Heyecandan titriyordum. Beni ve sofrayı görünce gözleri yerinden fırlayacak gibi oldu ikisinin de…

“Ooo yenge, sağolasın… Harika olmuş masa… İnan, kurt gibiyiz, çok acıktık!” dediler. İkisinin de asıl açlığının ne olduğunu anlamak için kazık gibi olmuş siklerine bakmam yetmişti. Tepemden tırnağıma kadar süzüyorlardı beni… Hoş, ben de onlarla aynı açlığı çekiyordum, onlar gibi sekse susamıştım. İçim gıcıklandı, güldüm, “Hadi hadi, çabuk duşunuzu alıp gelin, soğutmayın yemeği!” dedim.

Aceleyle fırladılar, sırayla banyoya girip salona geldiler. Onlar da kayınpederin yokluğunda daha rahat görünüyorlardı, ikisi de altlarına şort giyip gelmişlerdi. Biraz önceki kalkan sikleri inmişti.

Eminim, ikisi de banyoda otuz bir çekip gelmişler, beni görünce kalkan erkeklik organlarını biraz olsun yatıştırmışlardı. Neyse ki eski hallerini almaları için birkaç kez mutfağa gidip gelmem yetti. Oturduk, güle oynaya yemeye, içmeye koyulduk.

Zaman geçtikçe alkolün de etkisiyle daha da rahatlamıştık. İki erkeğin arasında benim şuh kahkahalarım havada uçuşuyor, alttan çıplak bacaklarımız birbirine değiyordu. İkisinin de gözleri sürekli kahkahalar attıkça bıngıl bıngıl oynayan sütyensiz göğüslerime kayıyordu.

Ben de onlardan beter olmuştum. Kadınlığım hiç olmadığı kadar sulanmış, göğüslerimin uçları düğme gibi kabarmış, mavi elbisemin kumaşını yırtacak gibiydi, dışarıdan apaçık belli oluyor, görünüyorlardı.

Salonda seks kokusu vardı. Sulanan amcığımdan yayılan dişil kokuyu kendim duyabiliyordum. Sanırım erkekler de aynı kokuyu ciğerlerine çekiyor olmalıydılar. Üçümüz de iyice çakır keyif olduktan sonra kahveleri koltukta içmeyi teklif ettim.

Erkeklerim koltuklara geçerken ben de masadaki bir kaç parça şeyi mutfağa taşıma bahanesiyle götüme kadar sıyrılan daracık elbisemle, yuvarlak kalçalarımı kırıta kırıta onlara şov yapıyordum.

Yüzleri iyice kızarmış, sikleri hiç görmediğim kadar kalkık duruyordu. Sanırım amacıma ulaşacaktım. Bunun verdiği mutlulukla hemen kahveleri hazırlayıp geldim.

Halit’e kahvesini servis ederken bilerek biraz fazla eğildim. Artık elbisemin etek boyu tam amımın hizasına gelmişti. Cevat’ın arkada hafifçe inlediğini duymamla sulanmış amımı gördüğünü anladım.

Hiç bozuntuya vermeden göğüslerimi gözleriyle yemekte olan Halit’e servisi yaptıktan sonra aynı şovu yer değiştirerek diğerine bir daha yaptım.

Nasıl adamlardı bunlar? Dağ başı gibi bir yerde buram buram am suyu kokan bir kadına nasıl böyle karşı koyabiliyor, bir türlü harekete geçmiyorlardı? Başka birileri olsa çoktan beni yere yatırıp sikmeye başlamışlardı.

Ben de kendi kahvemi alıp karşı koltuğa oturdum. Kendime verdiğim söz yüzünden elbisenin eteğini düzeltmiyordum. Bacaklarımı biraz aralayınca amım iyice meydana çıkıyor olmalıydı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı.

Kalkıp kucaklarına oturmak, dudaklarına yapışmak istiyordum. Amımdan sızan zevk sıvıları koltuğu ıslatıyordu. Artık kararımı vermiştim. Bu iki tembele vurucu darbeyi indirmenin zamanı gelmişti…

Yerimden kalkıp boşalan kahve fincanlarını almak için Cevat’ın önünde domaldım. Elimden geldiğince eğilip elbisemin eteğinin belime kadar çıkmasını sağladım. Şimdi geniş bembeyaz götüm, dipdiri kalçalarım Halit’in gözleri önündeydi.

Bir hareket gelmeyince hiç istifimi bozmadan, sanki eteğimin belime toplandığını fark etmemişim gibi Cevat’ın önündeki fincana biraz daha, iyice eğildim. Tam umudu kesmiştim ki arkamdan götüme ateş gibi sıcak bir çift el uzandı.

O anda transa girmiş gibi, öylece donup kaldım.

Arkamdaki eller önce götümün yanaklarını ve baldırlarımı okşadı, ardından ıslak amıma doğru kaydı. Heyecandan kuruyan dudaklarımı yalayıp derin bir Oohhh çektim. İşte olmuştu, sonunda istediğimi almıştım.

Halit arkamda kalçalarımla, ıslak amımla ilgilenirken, Cevat inlercesine konuşmaya çalıştı, “Ohh… Yenge…” İşaret parmağımı dudaklarına götürdüm. Titreyen elleriyle dudaklarına değen parmağımı tutup öpmeye başladı hemen,

“Şşştt… Bu gece yenge yok…” dedim. Elimi dudaklarından kurtarıp aşağıya indirdim, şortunun önündeki çadırı avuçladım. “Ben varım bu gece… Ve sizi istiyorum. Hadi, ne isterseniz yapın bana… Gözünüzle sikmeyi bırakın artık beni… Gerçekten sikin…”

Benden onayı alan Cevat, elbisemi karnıma doğru çekiştirip göğüslerimi özgürlüğüne kavuşturdu. Hemen ardından benim yaramaz ikizlerimi koca pençeleriyle avuçlarken var gücüyle dudaklarıma saldırdı.

Az sonra aralanan dudaklarımızdan dillerimiz buluşmuş, o dolgun, sert erkek dudakları bütün dudaklarımı kaplamıştı. Elimden geldiğince dil darbelerine karşılık veriyordum.

Tam kendimi kaptırmış giderken Halit birden elini çekti arkamdan… Oohhh, sikecekti beni… Sonunda istediğim şeyi vereceklerdi bana… Bunca zamanlık hasretim bitmek üzereydi. Kadınlığım bayram yapacaktı az sonra…

Ama amcığımda beklemediğim bir şekilde, onun kalın yarağını değil de, ıslak dilini hissedince iliklerime kadar ürperdim. Bu kaba saba çocukların bir kadına zevk vermeyi gerçekten bildiklerini o anda anladım.

Salak kocamın hiç yapmadığı bir şeyi elin köylü genç delikanlısı büyük bir iştahla yapıyordu. Kocam olsa sikini daldırmış, bir kaç gidip gelmeyle boşalmıştı bile… Oysa bu genç adam beni sikmeyi değil, bana zevk vermeyi önceliyordu. Bunları düşünmek, amımda sürekli köpek yavrusu gibi şapırdayan ıslak ve sıcak dil beni iyice azdırmıştı.

Önümdeki Cevat’la öpüşüp yiyişmeye devam ederken, elimi şortuna atıp çıkarmasına yardım ettim. Küloduyla beraber dizlerine, oradan ayak bileklerine sıyırdım şortunu… Oofff… Neredeyse bileğim kalınlığında bir yarak bir anda yüzüme çarptı. Boyu kocamınkiyle aynı, fakat akıl almaz kalınlıkta, kapkara bir şaheserdi.

Hemen elimle sardım, parmaklarım birleşmiyordu. Uuufff, bu koca şey bana nasıl girecek diye düşünürken, amımdaki dilin de verdiği iştahla o kara yarağın başını, gövdesini, altındaki kapkara taşakları büyük bir iştahla yalamaya başladım. Aynı zenci yarakları gibiydi, abonoz gibi siyah, pırıl pırıl ve korkutucu bir büyüklük…

Evin içinde şapırtı ve inilti sesleri yankılanıyordu. Halit dilini o kadar güzel kullanıyordu ki, sanki amımda durmadan titreşen bir dildo gibiydi. Bütün kaslarım iyice kasılmış, zevk suyum oluk oluk amımdan bacaklarıma doğru ıslak yollar çizerek akmaya başlamıştı.

Cevat da bu azgınlıktan payına düşeni alıyordu. Var gücümle o koca yarağı yalıyordum. Fakat ne yapsam, ne kadar uğraşsam bir türlü bütünüyle ağzıma sığmıyordu. Başı bademciklerime kadar baskı yapan sikini köküne kadar alamıyordum.

Halit biraz sonra arkamdan çekildi, sanırım bu sefer istediğimi alacaktım. Kafamı arkaya çevirdiğimde bir şok daha yaşadım. Kalınlığı Cevat’ınkinden birazcık azdı, fakat uzunluğu…?

Ooofff… Hep duyduğum, nasıl bir şey olduğunu, nasıl zevk verebileceğini hep merak ettiğim “kol gibi yarak” dedikleri şey bu olsa gerekti. Tüm şehvet ve isteğime rağmen içimi biraz korku, biraz heyecan kapladı. Kolum uzunluğunda, bileğim kalınlığındaki erkeklik organının görüntüsü bile içimi titretmeye, kendimden geçirmeye yetmişti.

Şortunu indiren Halit’e bakıp doğruldum, ayağa kalktım. Üçümüz de çırılçıplak kalmıştık. Beni ortalarına alıp öpmeye, okşamaya çalışıyorlardı. Cevat dudaklarıma yumulup memelerimi avuçlarken, “Hadi benim odama gidelim, seni sikmeyi çok istiyorum. Sabrım kalmadı artık…” diye inledi ağzımın içinde… Halit de arkama dayanmış, taş gibi sikini aradan sokup ıslak amımı okşamaya çalışıyordu. Kulak mememi diliyle yalarken,

“Hayır, önce benimle ol… Yarak zonkluyor, amına koymak istiyorum, dayanamayacağım.” dedi.

Tam anlamıyla körün istediği bir göz durumundaydım. Bir erkekle sevişmek için yanıp tutuşurken iki tane azgın aygır beni paylaşamıyordu, sikmek istiyorlardı beni… Güldüm, kıvranarak ellerinden, siklerinden kurtulmaya çalışırken, “Ama ben ikinizi birden istiyorum.” dedim hırsla… “Hadi, gelin benimle… Üçümüz de yatak odasına gidelim. Yatakta sevişelim. Üçümüz, aynı anda, aynı yatakta…”

İki erkeğin önündeki kalkmış yaraklarını kavrayıp peşimden yatak odama götürdüm. Yatağa oturduk. Halit amımla oynayıp dudaklarıma yumuldu. Cevat ise göğüslerime yumulmuş, sırayla öpüp okşuyor, dişliyordu.

Gözüme bebe yağı şişesi takıldı, uzanıp aldım. Önce kendi üzerime boca ettim, sonra da sırayla erkeklerimin üzerine… Özellikle yaraklarını sıvazlayarak yağladım. Canım yanmamalıydı bu koca yaraklar deliklerime girerken… İki azman beni sikerken salt, katıksız zevk almalıydım. Yatak çarşaflarının yağ olmasına aldırmıyordum bile… O anda sadece zevk almayı düşünüyordum.

Halit’in yarağı iyice kalkmış, dokundukça inliyordu. Erkekliğinin zonkladığına emindim, artık yükünü boşaltması gerektiği her halinden belliydi. Dibi ormanı andıran kıllarıyla kavak ağacı gibi uzundu.

Cevat’ınki ise kılsız, çikolatalı bir dondurmaydı adeta. Yalamak için kılsız severdim, kaymak gibi erkek penisi yalamak, torbalarına kadar her yerini emmek hoşuma giderdi. Ama sikilirken de vajinama girip çıkan erkeğin kasık kıllarının klitorisime değmesi, okşaması, ıslak ıslak yapışıp çekilmesi beni aşırı tahrik ederdi.

Tam istediğim, tam hayalini hep kurduğum gibi iki yarak elimin altında, emrime amadeydi o anda… Mutluluktan, hazdan uçabilirdim.

Yatağıma sırt üstü uzanırken Halit’i de o koca yarağından tutup üzerime çektim. Haftalar geçmişti bir erkek vücudu altında ezilmeyeli… Ve gerçekten, iri yarı, izbandut gibi, tam anlamıyla erkek gibi bir erkeğin altında ezilmek üzereydim. Dudaklarına, omuz başlarına öpücük kondurdum.

Dizlerimden tutup ikiye ayırdı ve bacaklarımın arasına girdi Halit… Hafif eğildi, daracık, sımsıkı erkek kalçalarını indirdi yavaşça… Yağdan pırıl pırıl parlayan yarağı bir iki kez yuvasını aradı ve sonunda aylardır yarağa hasret amımın kapısına dayandı. Biraz zorladıktan sonra başını almıştım.

“Aahhh… Durr…” diye inledim. Kocamın siki gibi vasat bir şey değildi vajinama dayanan… Gerçekten zorlanıyordum. Yumruk gibi yarak başı am dudaklarımı ikiye ayırırcasına gömülmüştü kapıma…

Koca yarağın içimi yarmasıyla benden hafif bir çığlık şeklinde inilti koptu. Ellerim istemsizce erkeğin kasıklarına gitmiş, yarağını birden içime sokmasını engellemek istemiştim. Ama bebe yağının kayganlığı işe yaramış, korktuğum kadar canım yanmamıştı. Ateş saçan şehvetli gözlerle baktım erkeğime, “Hadi devam et lütfen… Durma… Gir içime… Sik beni…” diye inledim.

Ellerimi aramızdan çektim ve erkeğim yavaş yavaş girmeye başladı.

“Ooofff… Ayyy… Ooohhh… İiyhhhh!” Çığlıklar arasında yoluna santim santim devam ediyordu, ama bir türlü dibimi bulmuyor, o kıvırcık kasık kıllarını klitorisimde, amımın dudaklarında hissedemiyordum.

Vajinam son haddine kadar gerilmesine, neredeyse ikiye ayrılacak kadar zorlanmama rağmen sancı duymuyordum pek… Aksine zevk bile alıyordum o koca yarağın amımın duvarlarını yara yara ilerlemesinden, içimde nabız gibi atışını hissetmekten… Biraz durdu, bu sırada gözüm Cevat’a ilişti.

Cevat yanı başımızda, sikini okşayarak bizi izliyordu. Elimi uzattım. O kalın, yağlanmış kaygan sikini avuçlayıp ileri geri yapmaya başladım. Halit de bu arada yavaş yavaş belini indirip kaldırmaya, amcığımda git gel yapmaya başlamıştı.

Halen kasıklarımız birleşmemişti, ama ben çoktan zevk denizinde yüzmeye başlamıştım. Bazen hızlanıyor, bazen o koca yarağı dipliyordu, ama hala hissetmiyordum kasıklarını…

Her abandığında o koca yarak içimde biraz daha ilerliyordu, hissediyordum. Kocamın hiç ulaşamadığı, en derin yerlerime ulaşıyordu bu harika erkeklik…

Halit var gücüyle sikiyordu beni, tamamen altına almış, iki eliyle götümün yanaklarını kavramıştı. Ahhh’lar, Ohhh’lar havada uçuşuyor, zevk çığlıklarım evi inletiyordu. Acı falan duymuyordum, aksine sonsuz zevk alıyordum.

Vücudum yavaş yavaş karıncalanmaya başlamış, kalp atışlarımı duyuyordum. Orgazm olmaya yaklaşıyordum. Kocamla kısacık süren evliliğim boyunca gerçekten sarsan, yıkıcı orgazmlarım bir elin parmak sayısını geçmemişti. Oysa şimdi daha yarağının bile tamamını sokmamış bir adamın altında, hiç olmadığım kadar coşkulu bir orgazma yaklaşıyordum.

Sonunda Halit var gücüyle bir kez daha yüklendi ve o kıllı kasıklarını klitorisimde hissettim. Evet, başarmıştım işte, o koca canavarı amımda yutmuştum…

Bir makine gibi çalışmaya devam ediyordu Halit, ucuna kadar çıkartıp tekrar sokuyor ve bunu yaparken o kadar çok geriye çekiliyordu ki, neredeyse vücutlarımız tamamen ayrılıyordu. Bacaklarımı beline doladım, kollarımla sırtını sıkıca kavradım, adeta onu tüm vücuduyla içime sokmak istiyordum.

“Harikaa… Sik beni erkeğim… Göm yarrağını içime… Ohhh… Bitiriyorsun beni… Çok güzell… Ooohhh…”

Çığlıklar atıyordum. Koca çiftlikte üçümüz vardık sadece… Kimsecikler yoktu. Birileri duyacak korkusu, ayıplanma endişesi yoktu. Alabildiğine bağırıyor, şehvet feryatları koparıyordum.

Ve sonunda deli gibi sarsılmaya başladım, amımdan da sular yürümeye başladı. Halit hırsla girip çıkmaya devam ediyordu. Boğuk boğuk, tohumlama yapan bir boğa gibi böğürtüler, iniltiler gelmeye başlamıştı. Son bir darbeyle yine kasıklarımız birleşti.

İçimde kasılan koca yarak amımın içine döllerini boşaltıyordu. Gözlerim kararıyor, vücudum seyiriyordu, zevkten gözlerim kısılmış, sesim çıkmıyordu. Hiç bitmesin istiyordum o an, hiç bitmesin.

İçimi dolduran erkeğimin dölleri amımdan taşıp dışarı sızıyordu…

Neden sonra ikimiz de durulduk. O ölmeye başlayan yarağıyla biraz daha gidip geldi. Sonunda pek de doymadığını belli ederek çıktı içimden…

O sırada elinde meyve suyuyla Cevat geldi. Çok komikti, koca sikli çırılçıplak bir adam elinde meyve suyu olan tepsiyle bize hizmet ediyordu. Halit kalkıp bir sigara yaktı, yandaki koltuğa attı kendini. Yarağı yavaş yavaş sönüyordu, bu haliyle bile heybetliydi.

Meyve suyunu içince biraz kendime geldim. Amıma baktım, amımın dudakları kocaman açılmış, içinden benim zevk sıvılarımla karışık Halit’in dölleri sızıyordu. Ben amıma bakarken bir el ıslak amcığıma uzandı. Cevat’ın eliydi. Başımı kaldırınca dudaklarıma yumuldu. İçimdeki ateş yeniden harlanmıştı. Ona, “Dur aşkım, amımı temizleyip geleyim!” dedim.

“Gerek yok, böyle daha zevkli!” dedi, elini amıma atmış, kapanmayan iki dudağı birleştirmeye çalışıyordu. Sıvılardan iyice kayganlaşmış parmakları klitorisimi, am dudaklarımı okşadıkça elektrik çarpmış gibi sarsıldım.

Cevat yatağa sırt üstü uzanırken beni de üzerine çıkarttı. Elimle hizaladığım o devasa kalınlıktaki yarak amımı yarmaya başlamıştı bile… Halit’inkinden daha kalın ve biraz kısaydı. İlk başta o kalınlığı içime almakta biraz zorlansam da Halit’in canavarından kalan esneklikle rahatça almaya başladım.

Eğilip cinsel organlarımızın birleştiği noktaya baktım. Amımdan sızan zevk suları erkeğimin kasıklarını sırılsıklam yapmıştı. Pırıl pırıl parlıyordu. Köküne kadar aldığımda klitorisim o kılsız, çıplak kasıklarına yapıştı. Kalçalarımı daire şeklinde çevirdiğimde zevk suyumdan ıslanmış kasıkları klitorisimi okşadı kaygan kaygan…

Yeni bir zevk dalgasının içine girmiştim. İnip kalkmaya, köküne indiğimde kalçalarımı çevirmeye başladım. Var gücümle zıplıyor, amımdaki canavarı resmen sağıyordum. Vurdukça ıslak şapırtı sesleri çıkıyordu sürekli, kesintisiz makineli tüfek sesi gibi yankılanıyordu.

Üstünde çalışmaktan biraz yorulunca Cevat iki eliyle götümün yanaklarından kavrayıp alttan var gücüyle sikmeye başladı.

Kendimi iyice kaybetmiştim, zevk çığlıkları, inlemeler yine evde yankılanıyordu. Kasıklarımızdan çıkan ıslak şapırtı sesleri ve Cevat’ın inlemeleri bana eşlik ediyordu. Böyle bir zevk olamazdı. Bu sikişin bitmesini hiç istemiyordum…

Cevat yavaşladı. Biraz yarağını eline alıp klitorisime sürmeye başladı. Arada amıma girip çıkıyor, sonra amıma vuruyordu yarağını… Çok azdırıyordu bu beni. Sonra beni yanına uzattı, kendisi de yan yatıp arkadan amıma girdi ve tekrar deli gibi sikmeye başladı.

Aaahhh’lar, Oooohhh’lar, Ooofff’lar birbiri ardına ağzımdan çıkıyor, Cevat ise bir eliyle memelerimi diğeriyle klitorisimi okşuyordu. Diliyse boynumda, ensemde, kulağımdaydı. Beklenmedik şekilde iyi sikiyordu Cevat…

Bir kaç kere boşalacakken kendini kastı, ben de yeniden ritmimi yakalamış ve orgazm olmaya yaklaşmıştım. Pozisyon değiştirip bacaklarımı omzuna aldı, yarağını bir anda içime daldırıverdi.

“Ahhh….”

Bir çığlık koptu benden. İki büklüm etmiş beni, deli gibi sikiyordu. Benim en sevdiğim pozisyondu bu ve kocamla sikişirken eğer orgazm olabilirsem hep bu pozisyonda orgazma ulaşırdım.

Yine nabzım kulaklarımda atmaya başlamış, gözüm kararıyordu. İlk defa ikinci orgazmıma yaklaşıyordum. İki koca yaraklı erkek hoyratça sikmişlerdi beni. Amımın hiç keşfedilmemiş yerlerine ulaşmışlardı.

Ben bunları düşünürken vücudumu şiddetli bir titreme sardı. Orgazm oluyordum, hem de sular seller gibi, amımdan yatağıma ve erkeğimin taşaklarına amımın özü akıyordu. İçimdeki yarağı sağıyor, döllerini içime akıtması için var gücümle çabalıyordum.

Çabalarıma daha fazla karşı koyamayan Cevat da oluk oluk boşalmaya, içimde kasılmaya başladı. Terden, bebe yağından, zevk sularımızdan sırılsıklamdık. İçimde nabız gibi atan koca yarağın içimi yakan o dölleri zevkimi daha da katlıyordu. Sonunda istediğimi almıştım…

O gün ve ertesi günler, kayınpederim gelene kadar her fırsatta çiftliğin boğası gibi üzerime atladılar. Artık evin içinde kıyafet giymez olmuştum. Çoğunlukla çırılçıplak dolaşıyordum.

İkisi de her yakaladıklarında yatırıp siktiler beni… Her defasında zevkten öldürdüler. Mahvettiler. Evde, tarlada, ahırda, derenin kenarında, samanların arasında, ağaçların altında, çimenlerin üstünde… Her yerde…

Neyse ki kayınpederim geldi ve biraz dinlenip kendime gelme fırsatım oldu. Ama yine rahat durmuyorlardı, mutfakta olsun, banyoda olsun, samanlıkta olsun bir punduna getirip üzerime atlıyorlardı. Amımdan süzülen döllerle dolaşmaya alışmıştım…

Böyle güllük gülistanlık vakit geçirirken kocamın yurtdışında hapse girdiğini öğrenmemle şoka uğradım. Üzüldüm desem yalan olur, ne de olsa yokluğu hiç aranmıyordu.

Bir gün yine kayınpederim kaynanamı hastaneye diyalize götürdü. Meydan bize kalmıştı. Epeydir sevişmemiştik, libidom yükselmiş, başıma vurmaya başlamıştı. Üçümüz de koşturarak yatak odasının yolunu tuttuk. Sabırsızca soyunduk çırılçıplak, birbirimize girdik.

Erkeklerimle deli gibi sikişirken hafifçe açılan kapıdan kayınpederimin kafası beliriverince korkudan kaskatı kesildim. Biri keser sapını ağzıma verirken diğeri bacaklarımın arasına girmiş, amımdaki yarak deli gibi girip çıkmaya devam ediyordu. Büyük bir korku ve telaşla ağzımdaki erkeklik organını çıkardım, “Durun lütfen… Bırakın beni… Babam geldi, durun, yakalandık!” diye tepinirken birden susup hayretler içerisinde bakakaldım.

Gözlerini yatağa, içinde çırılçıplak kenetlenmiş vaziyetteki bizlere dikerek, yavaşça odama giren kayınpederimin çırılçıplak olduğunu fark etmiştim. Birden sessizlik bozuldu. Üçü birden telaşlı halime gülmeye başladı. Ben şaşkınlık içinde ne olduğunu, neler döndüğünü anlamaya çalışırken kayınpederim, “Durmayın gençler… Hadi… Sevişmeye devam edin!” diyerek geldi yatağın köşesine oturdu ve tekrar hareketlenen iki erkek onun varlığına aldırmadan gelinini acımasızca sikmeye devam ederken bizi izlemeye başladı.

“Babacım… Ben…” diyecek oldum. “Ama oğlun…”

“Bırak şu pezevengi kızım…” dedi kayınpederim… “Kısrak gibi karısını bırakıp gitmeseydi salak… Yemeyenin malını yerler güzel gelinim… Zevk almaya bak sen… Seksi gelinim benim… Harikasın sen… Oh, ne kadar seksi görünüyorsun bilsen… Ne kadar güzel sikiyorlar seni…”

Meğer cuckold fantezisi olan kayınpederim her şeyi en başından beri biliyormuş. Eve geldiğim günden beri en büyük hayali benim iki aygırla sikişmemi izlemekmiş. Benim sikicilerim her şeyi ayrıntılarıyla yetiştiriyorlarmış kayınpederime… O da dayanamamış, kaynanama işlerim var diyerek hastanede özel bakıcı hemşire tutup çiftliğe gelmiş.

“Nasıl güzel gelinim? Çocuklar güzel sikiyorlar değil mi? Of, çok fena sikiyorlar seni kızım, balta sapı gibi giriyor amcığına… Bebeğim benim… Ne kadar da küçük görünüyorsun hayvan gibi sikicinin altında…” dedi bir süre bize baktıktan sonra… Eli sikindeydi, sıvazlayıp duruyordu.

Bacaklarımın arasında inip kalkan erkeğin verdiği zevkle kıvranırken, diğeri de ağzıma vermişti sikini, gırtlağıma kadar sokup duruyordu. Zorlukla ağzımdan çıkardım kalın yarağı, köşede oturan kayınpederime uzanıp elini tuttum, “Hem de çok güzel sikiyorlar babacım… Çok zevk alıyorum şu anda… İkisi birden zevkten gebertiyorlar beni…” diyebildim.

“Biraz da ben yardım edeyim sana güzel gelinim…” diyerek eğildi, ondan taraftaki mememi avuçladı, ucunu emmeye başladı. O göğsümü emerken ben de elimi onun kasıklarına götürdüm, kayınpederimin yumuşak sikini okşamaya koyuldum.

Bulutların arasında uçuyordum sanki… Üç erkeğin arasında bütün zevk noktalarım paylaşılmış, her zerremden şehvet fışkırıyor, sürekli bir orgazm fırtınası yaşıyordum.

“Hadi, benim azgın orospu gelinimi tost yapın çocuklar…” diye haykırdı bir ara, hevesle, gözleri parlayarak… “Ortanıza alıp bütün deliklerinden sikin kaltağı…”

“Hayırr… Asla… Sakın yapmayın… Hayır babacım… Olmaz…” diyerek yaptığım itirazları dinlemediler bile… Cevat sırıtarak,

“Kusura bakma gelin hanım… Patron ne derse o…” diyerek sırt üstü yatağa uzandı, beni de üstüne çekti. Kalın yarağını alttan amıma geçirirken, Halit de belimden tutmuş sikini tükürükleyip arka deliğimi zorlamaya başlamıştı bile…

“Ne olur yapmayın… Sikiniz çok kalın… Yırtacaksınız beni… Yalvarırım yapmayın…”

“Korkma bu kadar bebeğim…” dedi kayınpederim, ellerimi tutuyor, çırpınmalarıma engel olmaya çalışıyordu. “Halit’in yarağını amına alıyorsan, götüne de alırsın. Sadece rahat bırak kendini…”

“Ahh… Hayırr… Sapıksınız siz… Yapmayın… Lütfen… Bari krem sürün, bir şeyler yapın…”

Baş sapık kayınpederim kalktı, krem aldı geldi. Hareketsiz bekleyen Cevat’ın üstünde yarağı içimde, domalmış vaziyetteyken iyice açılan göt deliğime parmak parmak krem sürdü. Benimle işi bitince Halit’e döndü,

“Gel bakalım aslan parçası, senin aleti de yağlayalım. Gelinim rahat alsın senin yarrağı…” diyerek onun sikini de bir güzel kremledi.

Gözlerime inanamıyordum. Benim muhterem kayınpederim götüme kolay girsin diye genç bir delikanlının yarağını okşaya okşaya kremliyordu.

Tüm çırpınmalarıma rağmen dinlemediler beni… Zorlaya zorlaya iki deliğime de girdi o koca yaraklar… Bağırta bağırta sikmeye başladılar. Bacaklarımın arasında iki kalın kütük vardı sanki, sürekli hareket eden, içlerime girip çıkan…

“Offf… Harika… Basın yarakları… Pompalayın azgın şıllığı… Aranıp duruyordun zaten değil mi orospu…? Bunu istiyordun değil mi? Al sana erkek… Hem de iki tane birden… İki koca yarak basıyor amcığına…”

İki çam yarmasının arasında küçük bir bez bebek gibi çırpınıyor, zevkten, acıdan haykırıyordum. Onlar beni önlü arkalı sikerken baş sapık da yanımızda uzanmış içime girip çıkışlarını izliyor, görmek istediği pozisyonlar için talimatlar yağdırıyordu. Defalarca boşaldım, defalarca kasıla kasıla kendimden geçtim.

Sonraki günlerde biz sikişirken kayınpederim hep yanımızda oldu. Ama pek diğerleri gibi sertleşmeyen sikiyle oynayarak mecburen köşede oturup izlemekle yetiniyordu.

Ara sıra onu da memnun ediyorum elbette, teşekkürlerimi sunuyorum ona da zevk vererek… Bazen oturduğu koltuğun önünde diz çöküp tam sertleşmeyen sikini ağzımın içinde vakumluyorum. Sikini emerken taşaklarını okşamama, götünün deliğini parmaklarımla yoklamama bayılıyor.

Bazen geceleri seks seansı bittikten sonra onun koynunda yatıyorum çırılçıplak… Bitkin, halsiz, sikilmekten bitap, yorgun düşmüş vaziyette oluyorum hep…

Üçlü grup seks güzel de, iki kalın yarak birden aynı anda içime girince zorlanıyorum. Zevkini aldı benimkiler, her seviştiğimizde bir posta da tost yapmadan bırakmıyorlar.

Kayınpederim yanımızda bütün sikişi izledikten sonra gençleri yolcu ediyor. Beni kucağına alıp yatağa yatırıyor. İkimiz de çıplak, iki vahşi genç aygırın bütün gece bedenimde yarattığı hasarları, morlukları, çürüklerimi öpe okşaya geçirmeye çalışıyor. Bütün vücudumu, her yerimi okşamasına izin veriyorum.

O her yerimi okşarken, ben de onun sikini okşuyorum halsiz mecalsiz… Aldığı hazla kendinden geçiyor ihtiyar, çok mutlu oluyor.

Kayınvalidem zaten ilaçlardan ruh gibi zavallı, varlığıyla yokluğu bir zaten… Bazen onun yanında otururken bile yapıyorum yapacağımı… Babacığımı mutlu ediyorum kaşla gözün arasında, daha da heyecanlı oluyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published.