Yalnız Yaşayan Dul Makbule Teyzenin Marketten İhtiyaçlarını Giderip Manevi Tesellide Bulundum; O gün odamdan hiç çıkmamıştım. Emine teyze de temizlik yapıp, güzel yemekler bıraktıktan sonra çıkmıştı. Bir sonraki çarşamba gününe kadar onu görmeyecektim. Tabi mahallede karşılaşmaz isek. Gerçekten de o anda bana nasıl baktığını hatırlamaya çalışıyordum ama kendini munis bir Anadolu kadınıydı. Öyle durumlar ile nasıl alakası olabilirdi ki?

Bir sonraki çarşambaya kadar gerçekten de onu hiç görmedim. Zaten genel olarak yoğun olduğum için denk gelme şansım gayet düşüktü. Mert ile beraber işlerimizi hallediyor, okulla ilgili uğraşlarımızla meşgul oluyorduk. Çarşamba günü geldiği zaman, ben okuldan dönerken onun evde olup olmadığından emin değildim. Belki o günkü olaydan sonra bir daha gelmek istemez diye düşündüm.

Eve girdiğim zaman çalışan elektrik süpürgesinin sesini duymuştum. Demek ki gelmişti. O günden sonra bana küskün olacağını düşünmüştüm ya da hiç gelmek istemeyeceğini. Sonuçta, namusuna düşkün, Anadolu kadınıydı…

Eve girdikten sonra onu gördüm. Yine hafifçe eğilmişti. Ancak havalar daha sıcak olduğu ve evde klima olmadığı için sanırım biraz daha rahat giyinmişti. Üzerinde bir tane tişört vardı ancak kumaşından sütyen askıları görünüyordu. Hafifçe eğilmiş, güzel kalçaları meydana çıkmıştı. O sırada mor eteğinden iç çamaşırının izlerini görme şansını yakaladım. Makine çalıştığı için benim geldiğimi duymamıştı büyük ihtimalle. Daha da ileri eğildiği anda kalçaları tam anlamı ile gözlerimin önündeydi.

Hafifçe ileri adım attım ve “Kolay gelsin Emine teyze.” dedim ve o anda hopladı. Gerçekten de işine dalmıştı ve korkmuştu anlaşılan.

“Oğlum beni korkuttun. Sinsi gibi ne yaklaşıyorsun.” dedi gülerek.

Ben de gülümsedim ve “Yok Emine teyze kusura bakma, girdim baktım temizlik yapıyorsun ses de yaptım ama makine çalışıyordu.” dedim.

“Doğru, ben de temizlik yapıyorum hadi geç bakalım da toz olmasın buraları hızlıca almam lazım.” dedi.

Ben de hızlı adımlar ile odama geçtim ve üzerimi değiştirmeye başladım. Geçenki olaydan sonra açıkçası yüzüm yoktu ona karşı ancak bir yandan da bu olanların hepsi beni deli gibi tahrik ediyordu. Aslında bir yandan da aklımı kaybettiğimi düşünmeye başlamıştım. Derslerime odaklanmam gerekirken, aslında günde bir kere boşalıp bu konuları unutmam gerekirken artık günde 2 hatta 3 defa yaptığım gibi oluyordu. Mastürbasyon yaparken, asla ama asla güzel fiziği olan porno yıldızlarını değil. Aksine, her yerde bulunabilen bir kadın olan Emine teyzeyi hayal ediyordum. Ancak benim için onu çekici kılan, fiziği değildi. Olduğu durumdu. Çocukları olan, evli, munis bir Anadolu kadınıydı ve böyle bir kadınla beraber olma fikri bana çok güzel geliyordu. Televizyonda gördüğüm bazı olaylardan sonra özellikle köylerde böyle ilişkilerin çok sık olduğunu öğrenmeye başlamıştım. Ondan dolayı kafamın bir kenarında hep böyle bir merak vardı ancak ilk defa bana bu kadar yakındı.

Hızlıca kafamdan bunları atmaya çalışıp dersimin başına geçtim. Yapmam gereken işler için çok kısıtlı zamanım vardı. Sınavlara kadar iyi çalışmam lazımdı.

Konsantre olmuş bir şekilde ders çalışırken kapı tıklandı. Sonrasında hafifçe aralandı ve Emine teyze hafifçe başını uzattı içeri doğru.

“Oğlum çay yaptım, istersen gel iç. Ya da buraya getireyim sen bilirsin.” dedi.

Şaşırmıştım, böyle bir şeyi ilk defa teklif ediyordu. Genelde temizlik bitiminde yemekleri hazırlar, hemen giderdi. Şimdi ona hizmetçi gibi davranmak çok kırıcı olurdu. Aslında çayı getirse çok daha iyi olurdu benim için ancak ona böyle davranmak istemiyordum. Zaten bunalmıştım biraz da kafam rahatlasın diye içeri gidecektim.

“Yok Emine teyze olur mu öyle şey. Ben gelirim.” dedim ve kitaplarımı kapatıp onun yanına gittim. Koltuğa oturdum, o da yan koltukta oturup çay içip, yanında bisküvi yiyordu.

“Kusura bakma teyze derslerden başımı kaldıramadım, hal hatır soramadım. Nasılsın? Her şey yolunda mı? Evde bir sorun yaşamıyorsun değil mi?” diye sordum.

“Yok oğlum ne demek, sizin ders çalışmanız lazım. Okan da öyle bak şimdi. Ders çalışın da okulunuzu okuyun. Yoksa ekmek yok artık. Zor yani herşey.” dedi.

“Yok be teyze, emin ol okulla alakası yok.” dedim çayımdan bir yudum alarak. “Artık okuyana daha zor iş veriyorlar. Bir çok yere bak mesela iş veren ilkokul mezunu, tüccar. Çalışanlar üniversite mezunu. Düşün yani.”

“Orası öyle de oğlum işte sermaye yoksa, şans yoksa, tanıdık yoksa nasıl yapacaksınız bu işleri. En iyisi okulunu oku. Bilgili ol. Neyin ne olacağı belli olmaz. Öğretmen olursunuz belki. Ben Okan’a da onu söylüyorum. Bizim bir akrabanın kızı mesela, mühendis olmuş ama iş bulamadı. Daha sonra öğretmen oldu.” dedi.

“Doğru diyorsun teyze, artık herkes devlet memuru olmak istiyor zaten. Yoksa dediğin gibi iş bulamazsan en kötü öğretmen olursun.” dedim.

“Kızlarla falan çok oyalanmayın bak içki içiyorsunuz. Alem yapıyorsunuz. Dersi boşlama.” dedi. O sırada bisküviyi almak için eğildiği sırada göğüs çatalı gözükmüştü. Gerçekten de devasa göğüsleri vardı. Çok güzellerdi. İçine giydiği büyük sütyen de onu daha çekici yapmıştı benim gözümde. Gerçekten de harika görünüyordu bu şekilde. Muhteşem büyük kalçaları ile birleşince bu kadın harika bir detaydı. Herkes bunu bu şekilde göremezdi. Belki Adem abi, bu kadını yeterince iyi tatmin edemiyordu ya da kiloları olduğu için fazla beğenmiyordu ancak bu kadın benim altımda olsa hakkını verirdim. Gerçekten de iyi bir şekilde yapardım.

“Yok ben abla, dersi hiç boşlamıyorum. Kız işleri zaten kolay.” dedim ve gülmeye başladım.

O da güldü ve “Vay be, demek ki şimdi de abla oldum. Ne oldu gençleştim mi?” dedi gülerek.

“Zaten gençsin abla, neren yaşlı? Rahatsız olduysan teyze derim.” dedim.

“Yok oğlum neden rahatsız olayım. Abartıyorsun sen de ama, yaşlandık biz artık .Siz gençler için uğraşıyoruz.” dedi.

Bana oğlum demesi hem rahatsız ediyor, hem de bir yandan da hoşuma gidiyordu. Onu annem gibi düşünmek, o anda da altımda inlediğini hayal etmek gerçekten de güzeldi.

“Yok abla ne yaşlısı, bir sürü kadın var hepsi birbirinin kopyası olmuş gerçekten, sen en azından gerçeksin. Bazen öyle kadınlar görüyorum ki sanırsın badana boya çekmiş kendisine öyle çıkmış. Yani affedersin öpsen elin yüzün boya olur tiner kokusundan ölür gidersin.” dedim. O anda deli gibi gülmeye başladı.

“Allah iyiliğini versin… Evet öyleler bazıları. Kokonalar işte. Dikkat edin onlara da. Okan’a da söylüyorum hep…” dedi.

“Yok abla onlarla sorunum yok zaten ben onlardan sıkıldım gerçek bir kadın arıyorum.” dedim gözlerine imalı bir şekilde bakarak.

O anda gülümsedi ve “Gerçek kadın ne ki oğlum onlar oyuncak kadın mı?” dedim.

“Yok be abla… Gerçek kadın işte. Kadın gibi kadın yani. Bunlar daha çoluk çocuk. Bakma sen, etrafta herkes bunları güzel sanıyor ama güzellik tam olarak öyle bir şey değil.” dedim.

“Evet oğlum, gerçek kadınlık bilmez çoğu. Abovv. Saat geçiyor. Ben kalkayım da camları sileyim.” dedi ve kalktı.

Bu kısa sohbetimiz çok hoşuma gitmişti. Gerçekten de bana karşı kırgın ya da kızgın olmadığını gördüğüme çok sevinmiştim. Bana oğlum demesi kafamı karıştırmıştı ama olsun. Sadece bana sağladığı göz banyosu yeterdi. Göğüslerini hafifçe görmek bile bana bugün yeteri kadar malzeme çıkarmıştı zaten.

Leave a Reply

Your email address will not be published.