Teşhirci Gavat Koca Karısını Sikerken Bir Türlü Boşalamayınca Kendini Rezil Rüsva Ediyor; “Köşede ineyim ben Emre… Evin sokağına gireyim deme sakın, reklam olmayalım” dedim.
Hiçbir şey söylemeden dediğimi yaptı. Kaldırıma yanaşıp kenarda durdu. Etrafa bakındım. Akşam karanlığının sessizliğinde kimseler yoktu etrafta… Arabanın içi de sessizdi. Elleri direksiyonda, gözleri yolda… Konuşmuyordu benimle… Uzanıp elini tuttum.
“Küstün mü bana? Niye böyle yapıyorsun aşkım?” dedim. “Uzatmasana artık… Anlattım sana, kocam geliyor sabaha… Adam bir haftadır evden ayrı, gelir gelmez kudurmuş gibi sevişmek isteyecek benimle… Aslında bugün sana hiç gelmemem lazımdı ama…”
Elini tutup dudaklarıma götürdüm. Orta parmağını ayırdım, dudaklarımda gezdirip ağzıma soktum. Biliyordum dayanamayacağını… Ürpererek bana döndü. Alev saçan mavi gözlerini dudaklarıma dikti. Parmağını emmekte olan etli, rujlu dudaklarıma… Gülümsedim, parmağını çıkarıp,
“Dayanamıyorum ki… Şeytan tüyü var sende Emrecim… Hadii… Ne güzel seviştik işte… Bir saat daha sevişmeyi ben de isterim ama, enişten geliyor, hazırlık yapmam lazım, kendimi hazırlamam lazım. Sabahlara kadar sevişsek seninle, ne sen doyacaksın, ne de ben…” Elini tutup eteğimin altına, bacaklarımın arasına soktum, çıplak etimi avuçladı parmaklarıyla… Ateş gibi yandı amım parmaklarının temasını hissedince…
“Yaramaz çocuk, baksana altımda külot bile bırakmadın. Sütyen külot parçaladın. Mahvettin beni öğlenden beri… Doymuyorsun sevişmeye… Kocama da bırak biraz aşkım…” Parmaklarıyla amımın dudaklarını sıktı hırsla,
“Kocanı da sikeyim, seni de sikeyim. Doğrusun, doymuyorum sana, ne yapayım… Hastayım sana Gül… Seni sikmelere doymam ben… Kısrak gibi, tay gibi karısın, şehvetlisin, ateşlisin… Senin gibisini sikmedim ben…”
Ben de elimi uzatıp önündeki kabarıklığı avuçladım, sıktım. Saatlerdir bana mısın demeyen alet yine kabarık, yine hazır, yine kalkmış vaziyetteydi. İçime girip çıkmalarını hatırladım, vajinamın yandığını, sızladığını hissettim. On dokuz yaşında oğlanın bacak arasında resmen bir balta sapı vardı.
Bir yandan da içimden gülmek geldi, belli etmedim. Daha yaşı kaç, başı kaç, benim gibisini sikmemiş ergen oğlan…
“Mmm… Terbiyesiz, küfürbaz aşkım benim… Benim gibi kadını sikmedin ha? Ben de hayatımda senin gibisiyle sevişmedim. Ama bu kadar birbirimize düşmeyelim. Tadında bırakalım. Özleyelim birbirimizi… Hep anlatıyorum sana, anlamıyorsun.”
Elimin altındaki sikini tutup biraz daha sıktım, inledi.
“Senin okulun var, askerliğin var. İlerde evleneceksin. Ben zaten evliyim. Aramızda on yaştan fazla fark var. Hem kocam var, onu da seviyorum. Bizimki sadece fantezi… Seks macerası… Sonu yok… Bir gün gelecek, kimseler duymadan, etrafa rezil olmadan bitecek bu ilişki… Senin etrafında bir sürü çıtır kız, ağzının içine bakıyor, biliyorum. Bir işaretinle altına yatacak kızlar…”
“Boş versene Gül… Sen o çıtır kızlara her şeyinle fark atarsın. Güzellik, seksapel, seks, tecrübe… Siktir et o ergenleri… Öpüşmeye bile nazlanıyorlar. Zarları gidecek diye ödleri patlıyor.” Uzanıp etli dudaklarından öptüm.
“Bal dudaklım. Benim öyle korkularım yok ama, ben de seviştiğimizi birileri duyacak, kocamın kulağına gidecek diye korkuyorum, ödüm patlıyor…”
“Benden yana için rahat olsun. Delikanlıyım ben, laf çıkmaz benden…”
“Biliyorum aşkım… Zaten sana güvenmesem elimi bile tutamazdın, bırak benimle sevişmeyi… Hadi, biri görmeden ben çıkayım, yoksa ayrılamayacağız yine…”
Sert bir hareketle toparladım kendimi, arabanın kapısını açtım, kendimi dışarıya attım. Hemen arabanın yanında mini eteğimi çekiştirip kendime çeki düzen verdim. Eğilmiş bana bakıyordu hayran hayran… Gülümsedim.
“Ne bakıyorsun öyle bana bakiimm?” dedim cilveyle…
“Yavrum benim… Şimdi altında külot da yok senin… Hemen şu anda, şuracıkta arabaya domaltıp sikmek isterdim seni… Külotsut amına yarrağımı geçirmek isterdim. Çok isterdim hem de…”
“Terbiyesiz çocuk… Hiç utanma duygusu yok sende…” Gözümün önünde anlattığı sahne canlandı. Kıvrandım. İçim bir hoş oldu. “Hadi ben gidiyorum. Kendine iyi bak… Kocam gidince ben seni ararım, görüşürüz. O zaman yaparsın ne yapmak istiyorsan…”
Evin yolunu tuttum kalçalarımı iki yana sallaya sallaya, mini kloş eteğimi savurta savurta, abartılı bir kırıtmayla…
Biliyordum, genç Donjuanım, aygırım, eli sikinde, kalçalarımı çalkalamamı izliyordu gözünü ayırmadan… Ürperdim. Serin rüzgar çıplak bacaklarımda dolaşıyor, eteğimin altında hala istekli kadınlığımın ıslaklığında kendini hissettiriyordu.
Evin sokağına girdiğimde normal yürüyüşe geçtim. Hanım hanımcık… Aklım saatlerdir yaşadığım zevklerde… Genç erkeğimin altında nefessiz kalışlarım… İnlemelerim, feryatlarım… İçimde o koca aletin kaygan kaygan gidip gelişi…
İlk buluşmalarımızda öpüşmeyi zor beceren acemi oğlandan sikici bir vahşi hayvan yaratmıştım. Bildiğim her şeyi öğretmiştim aygırıma… Eserimle öğünebilirdim.
Diğer yandan, madalyonun bir de ters tarafı vardı. Bu doymak bilmez, her daim istekli, siki kalktı mı inmek bilmez komşu oğlan da benim gibi bir ev kadınından, namuslu bir kadından bir orospu yaratmıştı ya…
İçimdeki kahpeyi uyandırmıştı aygır… O yakışıklı yüzü, bir gram yağsız, kaslı, sportmen bedeni, içleri gülen maviş gözleri, sarı uzun saçları, bacaklarımın arasında inip kalkan, gidip gelen daracık, taş gibi kalçaları… Ayartmıştı beni… Doğrusu, ayartılmaya hazırmışım ben de demek ki…
İşten güçten baş alamayan kocadan, haftalık olağan sevişmelerden sonra onun yapışkan ilgisi… Her fırsatta benimle ilgilenmesi… Yanımda bitmek, beni komplimanlara boğmak, yüzümü kızartmak için fırsatlar yaratması… İnternetten, Face’den bir pundunu bulup beni bağlaması… Geceler boyu bilgisayarda sohbetler… Sonu sabahlara yakın, doğal olarak seks muhabbetiyle biten uzun görüşmeler… Webcamlar, karşılıklı teşhirler…
Sonunda iş buraya varmıştı işte… Kocam şehir dışında iş peşinde koşarken, ben gencecik çıtır oğlanla günah peşinde koşuyordum. Babasının arabasında arka koltukta… Deniz kenarında, suyun içinde… Ormanda, ücra köşelerde çimenlerin üstünde, sırtıma dikenler batarken… Üniversite arkadaşının bekar evinde…
Evin anahtarını bize bırakan inek öğrenci tipli arkadaşının bana kaçamak, “ne olur bir kere ben de sikeyim şu kaşarı” diye yalvaran bakışları… Umurumda bile değildi o bakışlar… Aklım fikrim Emre’de… Az sonra beni sikecek oğlanda, yaşayacağım zevklerde… Arkadaşı beni sikilmelik orospu olarak görüyormuş, umurumda değil. O çıtır kız arkadaşları gibi heyecanlar içindeyim…
Dayanamıyordum ki oğlana… Gel dediği anda gidiyordum. Bir bakışı, bir işareti yetiyordu kucağına atlamam için… Kız kardeşimle, Gülay ile aynı okuldaydılar. Komşumun oğluydu. O genç öğrenci, ben evli, ağırbaşlı, anaç ev hanımı, arkadaşının ablası Gül abla… Kimsenin aklına gelmez birlikte olduğumuz… Seviştiğimiz… Aklımıza geleni yaptığımız, birbirimizin kollarında zincirlerimizden kurtulduğumuz…
Evin kapısını açarken kendime geldim. Hayal kura kura, farkına bile varmadan eve gelmişim. Anahtarla kapıyı açtım, içeriye girdim. Hemen duş alıp temizlenmem gerekiyordu. Hayvan çocuk, ne külot bırakmıştı, ne sütyen… En sevdiği şeydi üstümdekileri yırtarak çıkarmak… Deli oluyor, tahrik oluyordu tecavüz edercesine sevişmekten, yırta yırta, tokatlaya tokatlaya… Tabi ben de…
Tam ayakkabılarımı bırakıp yalın ayak, yorgun argın banyoya geçerken karanlık salonda bilgisayarın ışığını fark ettim. Sabah Emre beni yanına gitmem için kandırmaya çalışırken kullanmıştım en son… Açık mı bıraktım acaba?
Ne tedbirsizlik… Ya Gülay bazen yaptığı gibi -evin anahtarı onda da vardı- habersiz eve gelir, görürse yazışmalarımızı… Tüm ayıp konuşmalar, açık saçık seks sözcükleri, şehvet dolu muhabbetler…
Bilgisayar açıktı. Başında da bir gölge… Yüzü laptop ışığıyla aydınlanmış. Kardeşim Gülay değildi. Işığı korkuyla yakarken aynı anda gölgenin kim olduğunun ayırdına vardım.
Kocam… Murat… Koltukta oturuyordu, kucağında laptop…
Donup kaldım. Öylece… Ne diyeceğimi bilemedim. Sustum. Salonun kapısında, ayakta, öylece duruyor, kocama bakıyordum. Sabah gelmesi gereken, sabah geleceğini söyleyen kocama…
Neden sonra o meşhur kıvrak kadın zekası bir şeyler söylemem gerektiğini hatırlattı bana… Ne olursa olsun… Bir şeyler söyle… Suçlu gibi durma ezik ezik…
“Murat…?” Öksürdüm, genzimi temizledim. “Hoş geldin aşkım…?” Gözüm bilgisayardaydı. Ben mi açık bırakmıştım heyecanla telaşla evden çıkarken? Yoksa geldiğinde kocam mı açmıştı? Yanına yaklaşırken konuşmaya devam ediyordum, “Ne oldu? Sabah geliyordun hani…”
Kocam bana bakıyordu ifadesiz bakışlarla… Nedir bu bakışların anlamı? Eğilip dudağından öptüm. “Neden bana haber vermedin geldiğini sevgilim? Komşuda bu kadar oturmazdım yoksa…”
Kolumdan tutup kucağına çekti beni, hırsla, istekle dudaklarıma yumuldu. Kollarımı boynuna doladım ben de… Uzun uzun öpüştük. Altımda kalçalarıma batan erkekliğini hissettim. Kalkmış siki ben buradayım diyordu.
Biliyordum başıma gelecekleri… Emre’ye gitmemeliydim, sevişmemeliydim. Aç kocam gelecekti, onu sekse doyurmak, rahatlatmak zorundaydım mutlaka… Ama… Bu kadar erken değil… Dudaklarını çekerken eli memelerimi yoğurmaya başlamıştı bile…
“Komşuya sütyensiz mi gittin?” dedi nefes nefese boynumu yalarken…
Eli bluzumun üstünden sütyensiz, diri memelerimi okşuyor, avuçluyordu. Meme uçlarım bir anda istekle, parmak gibi kabarmıştı. Sanki Emre bütün gün memelerimi parçalamamış, dakikalar, saatler boyu yalayıp emmemiş gibi…
Ben bir yandan kocamın sevişme ataklarına yanıt vermeye çalışırken, sorularına yanıtlarımı da otomatiğe bağlamıştım bir yandan… Kadınsal refleksle ağzımdan dökülüyordu yalanlar… Ama bağlantılı, açık vermeyecek şekilde…
“Amaann… Acele çağırdı, ben de ev halimle gidiverdim işte aşkım… Yan sokakta, uzak değil ki…”
“Mini etekle?”
“Dedim ya acele diye… Elime ilk ne geldiyse geçiriverdim altıma kocacım…” Eli bacaklarımı okşuyordu şimdi… Eteğimin altına girdi, bacak içlerimi okşayarak yukarıya çıktı. Külot yoktu tabi, fark etti hemen… Parmakları benim ağlak amcığımdan sızan zevk sularımla ıslanıvermişti anında…
“Külot da yok?” Dilimin ucuyla kulak memesini yalamaya başladım. Sıcak nefesimle, dilimin ucuyla okşadım kulağını… Zevkle inledim kulağının içinde…
“Ohhh… Külot da yok kocacım… Zaten hiç yok ki… Sen günlerce yanımda olmayınca… Külotsuz dolaşıyorum evin içinde… Yanıyorum… Alev alev yanıyor her yerim baksana… Don bile fazla geliyor bazen… Hem… Ne bu sorular şimdi? Mahkemede hissettim kendimi… Bırak soru sormayı, seviş benimle…”
Kucağından kalkıp dizine oturdum. Ata biner gibi… Elimi pantolonun fermuarına götürüp açtım. Sabırsız hareketlerle elimi daldırdım. Külodunun içinden sertleşmiş aletini zorlukla çıkardım dışarıya…
Öğlenden akşama kadar Emre ile sevişmiş, defalarca orgazm olmuştum. Sekse doymuş vaziyetteydim. Ama öyle bir hevesle, öyle bir istekle davranıyordum ki kocama karşı… Gerçekten aç kalmışım, gerçekten azgınlıktan duvara tırmanıyormuşum gibi…
“Çok özledim aşkım… Bir hafta oldu sevişmeyeli… Dayanamıyorum daha fazla… Ohhh… Özledim seni… Sikini… Hadi becer beni… Sik beni aşkım…”
Ayaklarımın üstünde yükselip kocamın sikine ayarladım kendimi… O da özlemiş olmalıydı. Sertti. Hatırladığımdan daha sert…
Yavaş yavaş üstüne oturdum kocamın… Emre’nin siki kadar olmasa bile yine de hatırı sayılır haşmetini içimde kaybettim. Kalçalarımı kıvıra kıvıra dibime kadar soktum. Klitorisim kocamın kasık kıllarına değdiğinde bir “Ohhh…” çekip boynuna sarıldım. Çılgın gibi yüzünü, dudaklarını, neresi gelirse öpücüklere boğdum kocamı…
“İşte bunu özlemişim… Beni sikmeni… İçimi doldurmanı… Taş gibisin Murat… Aşkım… Ohhh… Sikin taş gibi… Sen de özlemişsin anlaşılan… Söylesene… Özledin mi beni?”
Kürek gibi elleriyle eteğimin altından çıplak kalçalarımı tuttu, sıktı. Acıtarak… Kendine çekti iyice, bastırdı. Klitorisim kasıklarında eziliyordu şimdi…
“Özledim karıcım…” diye homurdandı boynumu yalarken… “Çok özledim hem de… Uçak biletimi değiştirdim, sırf bir gün erken geleyim diye…”
“Ahhh… Canımı yakıyorsun aşkım… Ama olsun… Canımı yak… Parçala… Sik beni bebeğim… Ooohhh….”
Ayaklarım yerdeydi. Murat koltukta iyice kaykılmış, ben ata biner gibi üstünde duruyordum. Oturup kalkmaya başladım. Göğsüne dayadığım ellerimden destek alıyor, saçlarımı savura savura zıplıyordum sikinin üstünde… Kalçalarım ileri geri, sağa sola sallaya sallaya kocamın sikini vajinamın içinde eziyordum adeta… Fazla sürmedi,
“Aghhh… Güll… Geliyorumm…” dedi. Ben eğilip dudaklarına yumulurken, kocam altımda sikini sokup çıkarmaya başladı kalçalarını indirip kaldırarak…
“Gel… Gel bebeğim… Ben de geliyorum… Ohhh… Sikin zevk veriyor. Ölüyorum zevkten… Dayanamıyorum… Çok özlemişiz ikimiz de… Oohhh…”
Hareketlerim sıklaştı, hızlandı, vajinal kaslarımla kocamın penisini içimde sağmaya başladım. Başımı sağa sola atıyor, orgazm çığlıkları atarak üstünde kıvranıyordum. Kocamın sıcak spermlerini hissettim amımda…
Kocama büyük bir başarıyla sergilediğim orgazmım sahteydi elbette… Her zamanki pembe yalanlar gibi… Sırf koca bey memnun olsun, kendini daha güçlü, daha erkek hissetsin diye…
“Oh, kocacım sikin taş gibi…” “Oh, aşkım, yarağın canımı yakıyor…” “Ah bebeğim çok iyisin…” “Off… Hiç böyle boşalmadım, harikaydı.”
Hangi kadın söylemez ki bunları yatakta? Az ya da çok… Orgazm taklidi yapmayan kadın var mıdır acaba?
Oysa benim aklım başka yerdeydi. Az önce büyük bir şok geçirmiştim. Kocam hiç beklemediğim saatte, erkenden eve gelmiş. Neden? Bir şey mi var? Şüphelendi mi? Birisi kulağına kar suyu mu kaçırdı? Sabah kullandığım laptop kucağında… Sabah Emre ile yaptığım seks sohbetini sildim mi giderken? Beynimin içinde dönüp duran sorular… Sorular… Sevişmelerim, inlemelerim, orgazmım, her şeyim mekanik…
Neden sonra yatak odasında yatağımızda yan yana uzanmış yatarken zihnimde hala aynı sorular dolanıp duruyordu. Murat nedense laptopu yanında getirmiş, etajerin üstüne koymuştu. Bilgisayarda yüklü porno filmlerden birini açmış, onun eşliğinde bir posta da yatakta sikmişti beni… Soluk soluğa yatıyordu yanımda…
Ben de bu kez gerçekten orgazm olmuştum. Altında eze eze sikmişti beni… En sevdiğim pozisyon, misyoner… Bacaklarım sonuna kadar açık, klitorisim, amım ezilirken sikilmek… Kocam üstümde nefes nefese gidip gelirken, inlerken, bir yandan da kulağımda porno filmden gelen zevk feryatları, inlemeler… Coşturmuştu beni, dayanamamış, kocamla beraber ben de boşalmıştım.
Günün kaçıncı orgazmıydı bilmiyordum artık… Aynı günde iki erkek tarafından sikilmek, iki değişik yarak yemek… Yorulmuştum iyice… Gözlerim kapanıyordu yorgunluktan… Bir süre sonra,
“Bir kez daha?” diye fısıldadı kocam…
Olamaz… Yan dönmüş, iki kez boşaldığı halde yine sertleşmiş sikini batırıyordu bedenime… Bir eli memelerimde dolanıyordu, uçlarını acıtarak sıkıyordu okşarken…
“Ahhh…” diye acıyla inledim, elini tuttum engel olmak için… “Yetmez mi artık Murat? Biraz da sabaha bırak aşkım… Çok yordun beni…”
Yataktan kalkıp kısık, sevişme modun da yanan led avizenin düğmesini çevirdi, ortamın ışığını arttırdı. Ayakta, bana bakıyordu. Gözlerim ışıktan kamaşarak ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Önündeki hala dimdik, sert sikini sallaya sallaya yatağa geldi, üzerimdeki beyaz saten örtüyü çekip aldı. Çırılçıplak uzanmış yatıyordum yatakta… Bacaklarım ayrık, sikilmiş, yorgun, bitkin…
Kocamsa dikkatle bana bakıyordu, vücuduma… Baştan aşağıya… Elini uzatıp omuzuma dokundu parmağının ucuyla, boynuma yakın bir noktaya… Dokunduğu yer sızlar gibi oldu. Sonra sağ mememe, yan tarafında bir yere dokundu.
“Her yerini morartmış, çürütmüş…” dedi düşünceli düşünceli… “Farkında değilsin, değil mi?”
İrkildim. Morartmış mı? Nasıl yani? Vay orospu çocuğu… Oysa her zaman söylerim, “Yapma Emre, emme, çürütme, kocam anlar, gebertir bizi…” diye tembihlerim her sevişmede… Piç, hele kocamın sabah geleceğini bile bile nasıl yapar bunu? Özellikle mi yaptı yoksa?
Aklıma Emre’nin altında orgazm oluşum geldi. Ayak parmaklarıma kadar kasılışım, gözlerimin kayması, zevkten gebermem… Benimle aynı anda boşalan erkeğimin başını, etli dudaklarını boynuma gömüşü… Onun da inleye inleye boşalması içime…
Keşke evden çıkarken aynaya baksaydım. Orgazm olurken kendimi kaybediyorum, bayılacak gibi oluyorum. Yoksa engellerdim yapmasını… Kekeledim, ne söyleyebilirdim ki…
“Şey… Ben… Bilmiyorum Murat… Nasıl olur?”
Yatakta üstüme doğru geldi. Çenemi tuttu. Eğildi. Burun buruna, göz gözeydik. Çenemi tutan parmakları kasılmıştı iyice… Gözlerinden şimşekler çakıyordu adeta… Korkuyla donup kaldım.
“Ben biliyorum canım…” diye tısladı. Diğer eliyle bacaklarımı araladı haşin bir tavırla, yine canımı yakarak… Araya girerken inledim…
“Off… Yapma Murat… Canım yanıyor. Ne…? Ne demek istiyorsun?”
Sertleşmiş sikini tutup amımın dudaklarına dayadı. Bir hamlede dibime kadar soktu aletini…
“Ayyyy…” diye bir çığlık koptu benden… Gerçekten canım yanmıştı. Hala çenemi tutuyordu sımsıkı… Zorla başımı yana çevirdi, laptopu gösterdi bana…
“Adonis yaptı bunları değil mi?”
Adonis… Emre’nin meşhur sohbet nicki… Şimşekler çaktı bir anda… Ah… Aklıma gelen başıma geldi. Görmüş… Her şeyi görmüş…
Amlı götlü, emmeli koymalı yazışmalarımız… Bir önceki sevişmelerimizden bahsetmelerimiz… Tadına doyamadığımız orgazmları anlatıp durmalarımız…
Emre’nin bana açık açık “bir kere daha sikeyim, güzel amcığına hasret kaldım, sikim taş gibi, ne olur gel” diye yalvarmaları… Benim cilvelerim, nazlanmalarım, sonra da sevişmeye razı oluşum… Yine okul arkadaşının evinde buluşmak için sözleşmemiz…
Kocamın siki taş gibi duruyordu içimde… Bir kaç kez acımasız bir tavırla pompaladı beni… Sert aleti zevk vermekten çok acı veriyordu hafif kurumuş vajinama… Ben inlerken durdu, bekledi. Aklıma geleni söyleyiverdim,
“Murat… Aşkım… Gerçek değil. Sanal arkadaş o… Gırgırına…” diyecek oldum. Sağlı sollu iki tokat geldi birden… Gözlerimden yaş fışkırdı. Canım iyice yanmıştı.
“Kahpe… Yalan söyleme bana… Bu kadar yalan yeter…” Dilimin ucunda kendi kanımın tadını aldım. Dudağım kanamıştı.
“Ne yalanı, ne yapıyorsun Murat? Canım yanıyor kocacım… Bırak beni… Bırak artık…” Eğilip dudaklarımdan kanımı yaladı diliyle…
“Bu daha başlangıç karıcım…” deyince baştan aşağıya ürperdim. Üstümde inip kalkmaya başladı. Bir yandan da konuşuyordu. “Viagra aldım seni sikicem diye… Kolay kolay bırakmam seni… Az önce de geciktirici sprey sıktım. Ben bitene kadar bitmeyecek bu sikiş… Söyle bakalım. Kim o Adonis?”
“Ben, bilmiyorum Murat… Nick sadece… Sanal…”
“Yalancı kahpe… Hepsini okudum. Adonis’i, senin yazdıklarını… Sanal değil sizin olay… Gerçekten sikişiyorsunuz… Adonis ve Gonca ha? Benim güzel karım Gül, internette sikişken Gonca… Öyle mi?”
Yavaş yavaş inip kalkıyor, sikini başından köküne sokup çıkarıyordu bıçak saplar gibi… Konuşamıyordum, inliyordum sadece… Kocam konuşuyordu durmadan, beni acımasızca pompalarken,
“Adonis’in yarrağı büyükmüş öyle mi? Zevk veriyormuş sana… Güzel sikiyor mu seni? Zaten güzel sikmese zevk almazsın değil mi karıcım? Nasıl da kendini methediyor orospu çocuğu… Demek yalvarıyorsun sikişirken “beni sik” diye, “yarağını sok” diye? Öyle yapıyormuşsun, Adonis öyle yazıyor. Yarrağına hayranmışsın. Söyle ulan, doğru mu, yalvarıyor musun?”
“Ayyy…” Uzun saçlarımdan tutmuş, bileğine dolamış çekiştiriyordu şimdi, siki tamamen içime gömülü, canım yanıyordu, çok yanıyordu. Dayanamadım,
“Evet… Evet… Bırak saçımı, canım yanıyor…” diye bağırdım. Gözlerimden yaş geliyordu.
“Ne evet? Nasıl evet? Söyle, yalvarıyor musun?”
“Ayy… Evet, yalvarıyorum. Sok diyorum. Yarağını geçir diyorum. Bırak Murat… Yapma…”
“Başka? Başka neler yapıyorsunuz? Anlat hadi… Sikini yalıyor musun? Taşaklarını? Bana yaptığın oralı ona da yapıyor musun? Anlat… Hepsini anlat bana…”
Ağlıyordum… Acıdan… Çaresizlikten… Dediğini yapmaktan başka çarem yoktu…
“Evet… Yalıyorum… Seni yaladığım gibi… Senin sikini yalar gibi… Şapkasını, gövdesini… Taşaklarını da yalıyorum. ”
“Gerçekten yazdığı gibi büyük mü bari? Benimkinden büyük mü? Orospusu olacak kadar var mı?”
“Biraz büyük… Evet… Büyük… Kalın…”
“Anlat ulan orospu… Nasıl sikiştiğini anlat… Dur… Önce söyle bakalım kim o Adonis? Yalan söyleme, bulurum kim olduğunu… Polis arkadaşım var, şıp diye bulur IP numarasından…”
Yatakta çeviriverdi beni… Domaltıp arkamdan tekrar girdi… Bir yandan arkamda gidip geliyor, bir yandan bileğine doladığı saçlarımı çekiyordu canımı yakarak…
“Yapma Murat… Canımı yakma, ne olur… Sen de tanıyorsun. Emre… Komşunun oğlu… Gülay’ın arkadaşı…”
“Vay piç kurusu Emre vay… Demek karımı sikiyor ha? Vay orospu çocuğu vay… Ulan yarı yaşında o piç…”
“Bir kaç yaş küçük işte… Yapma Murat… Yapma kocacım… Affet beni…”
“Orospuu… Çıtır oğlanı buldun, kendini siktirdin mi? Çıtır kız kardeşin dururken, yaşıtı dururken ablasını mı sikti? Sana mı atladı o piç? Kahpe… Evli ve orospu karılara mı hasta senin sikicin… Ha? Senin gibi evli azgınları mı sikiyor? Söyle hadi… Anlat…”
Anlattım. Hepsini… Nasıl başladığını… Neler yaptığımızı… Mecburdum. Kaçacak yerim, yalan söyleyecek halim yoktu. Anlattım ben de… Kocam sordu, deşti, ben anlattım. Tüm çıplaklığıyla öğrendi hepsini… Ağlaya ağlaya… Aralarda canımı yakarak sikini içime kökleyince inleye inleye… Anlattım.
Bir yandan hınçla sikini pompalıyordu bana, bir yandan sorular soruyor, detaylarına varana kadar, ince ince anlattırıyordu. Anlam veremiyordum neden bunları sorduğuna ama her dediğini yapıyor, cevap veriyordum.
“Sonra ne oldu kahpe? İçine boşaldı mı? Amcığına attırdı mı piç? Sen ne yaptın? Aynı anda mı boşaldınız?”
“Evet… İçime boşaldı. Hayvan gibi bağıra bağıra… Ben de zevk alıyordum, o boşalınca ben de orgazm oldum. Kimseler yoktu etrafta… Ormanın içlerinde… Battaniye sermişti yere yumuşacık… Battaniyenin üstünde sikti beni… İkimiz de bağıra bağıra boşaldık.”
“Sonra? Bütün gün bir postayla kalmaz o piç… Akşama kadar sikmiştir seni…”
“Ahhh… Murat… Yeter artık… Canım yanıyor… Evet, akşama kadar sikti… Kaç defa yaptı bilmiyorum. Şarap, bira getirmişti yanında, yiyecekler filan… Dinlene dinlene seviştik.”
“Orospuu…. Hem piknik, hem sikiş ha? Amcığına yarak girince zevk alırsın sen… Dayanamazsın… Oh, güzel amcıklı karım benim… Sikişken karım… Ohhhh…” İşte o anda koptum ben… Yükselmeye başladım, zevk alıyordum, hem de çok…
“ Ohhh… Murat… Kocam… Şimdi de zevk alıyorum… Ooohhh… Sikin zevk veriyor… Devam et… Ahhh… Durma… Sik beni…”
“Kahpee… Sikişken karı… Amına koduğumun karısı… Amcığına soktuğumun orospusu… Ohhh… Demek elin yarrağını yersin ha? Bana boynuz takarsın ha? Al ulan sana yarrak… Al kahpe… Doyumsuz orospu… Alll…”
“Geliyorum Murat… Oohhhh… Geliyorumm… Aaahhhh…”
Bir yandan sikiyor, bir yandan kalçalarımı tokatlıyordu sikerken… Korkunç zevk alıyordum. Kocamın sikinin verdiği zevk bir yandan… Bana anlattırdığı, gözümün önünden gitmeyen Emre ile sikiş sahnelerimiz, yaşadığım hatıralar, aldığım zevkler bir yandan…
Defalarca orgazm oldum sikinin altında… Dizlerim titriyordu, dermanım kalmamıştı. Kocamsa eviriyor, çeviriyor, sikiyordu beni… Geciktiricinin etkisindeydi hala… Ve viagranın… Sanki canlı bir vibratör vardı amımın içinde… İnmek bilmeyen, yumuşamayan, ben defalarca orgazm olduğum halde bir türlü boşalmayan…
Ben yatakta kıvrana kıvrana orgazm olurken kocam kalkıyor, bir sigara yakıp dinleniyordu biraz, kıvranmamı izliyordu kenardan… Soluk soluğa kendime gelmeye çalışırken yarım sigarayı söndürüyor, tekrar yanıma geliyordu. Bir öncekinden değişik, bir başka pozisyonda tekrar giriyordu içime… Önümden, arkamdan…
“Anlat” diyordu sonra… “Anlat kahpe… Sonra? Başka nerde sikiştiniz? Anlat…”
Sonunda arabanın arka koltuğunda Emre’nin beni nasıl siktiğini ince ince anlatırken o da boşalmaya başladı. Adeta böğürüyordu boşalırken… Dakikalar, saatler boyu gidip geliyordu içimde o ana kadar… Yaralanmış gibiydi vajinam… Tahriş olmuştu… Acıdan hiç bir şey duyumsamıyordum artık… Kocamın içimde kasılan sikinden boşalan sıcak spermleri ilaç gibi geldi, yağladı içlerimi… Rahatladım bir parça…
Yanıma devrilip uzandı yatağa… Tavana bakıyordum. Utanç içinde, yorgun, bitkin, kırılmış, korku bir de… Gelecek korkusu… Kocam ne yapacak korkusu…
“Uyu” dedi neden sonra… “Uyu, dinlen. Sabah devam ederiz konuşmamıza… Söyleyeceklerim var sana…”
Emre’nin yanına mı gitsem, kollarına mı sığınsam diye düşündüm bir an… Bir pundunu bulup… Ama nereye gidecektim ki… Emre’nin yanı neresiydi? Babasının evi mi? Yoksa beni sikmek için fırsat kollayan arkadaşının evi mi?
Zaten ne kalkıp kaçmaya, evden siktirip gitmeye, ne de kocamın bana söyleyeceklerini merak etmeye halim, takatım kalmıştı. Öylece uyudum. Kendimden geçtim. Bihuş… Ölü gibi…